Hamburg Yeşillere "Güçlü" tokat

 

Nebahat Uzun

 

HAMBURG-Almanya’nın Hamburg Eyaleti’nde 15 Şubat Pazar günü yapılacak eyalet meclisi seçimleri öncesi, Yeşiller Hamburg eyalet yönetiminin liste adayı Nebahat Güçlü hakkında ihtiyati tedbir almak için yaptığı başvuru, Güçlü’nün lehinde sonuçlandı. Yeşillerin Uzlaşma Mahkemesi, Yeşillerin ihraç süreci sonuçlanmadan, konu tam olarak araştırılıp sonuçlanmadan böyle bir karar alamayacağı yönünde karar aldı. Avukat Christian Maß aracılığıyla yaptığı itiraz sonucu Uyuşmazlık Mahkemesi’nin lehime karar almasıyla birlikte Yeşillerde dondurulan tüm üyelik haklarına yeniden kavuştuğunu söyleyen Güçlü, Yeşiller Hamburg yönetiminin sırf seçimden önce iyi gözükmek için,  çıkan kararın kendi işlem hatalarından ötürü aleyhlerinde olduğu bilgisini paylaşarak kamuoyuna bilinçli olarak yanıltıcı bilgi verdiğini söyledi.

“ÖNCE SERT ELEŞTİRELİM, OLMAZSA ÖZÜR DİLERİZ” KARARI ALMIŞLAR

Yeşillerin, mahkemenin kararını basınla paylaşmayarak gerçekleri örtbas etmeye çalıştığını ifade eden Güçlü, “Mahkemenin karar tutanağında da görüldüğü gibi Yeşiller Hamburg yönetimi 26 Ocak 2015 tarihinde yaptığı olağanüstü yönetim kurulu toplantısında, bana seçimlere kadar en sert şekilde hareket edilmesi, yeterli gerekçe bulunmazsa da sonradan özür dileyebilecekleri kararını almışlardır. Uzlaşma Mahkemesi ise 11 Şubat’ta aldığı kararla siyasi bir değerlendirme yapmadan, araştırmadan ve ihraç süreci sonuçlanmadan alınan böyle bir kararın kabul edilemeyeceğini bildirmiştir” şeklinde konuştu. Güçlü, “Zira, ihraç süreci sonuçlanmadan hakkımda böyle bir karar alınması resmen benim ırkçı, faşist ve partiye her türlü zararı verebilecek bir yapıya sahip olduğum anlamına gelir ki bu da bana atılan bir iftira olmaktan öteye gidemez. Yeşiller Hamburg yönetimi mahkemenin bu tutanağını bugüne kadar Alman basınıyla paylaşmaktan çekinmişlerdir” dedi.

YEŞİLLERİN TAVRI NEREDEYSE SUÇ TEŞKİL EDİYOR

Karar tutanağındaki önemli bir noktaya daha dikkat çeken Güçlü, “Mahkeme, partimin bana ‘Seçilirsen koltuğu kabul etmeyeceğine dair bir belge imzalarsan o zaman parti üyesi olarak kalabilirsin. Yoksa ihraç sürecini başlatırız’ şeklinde bir dayatma yapamayacağının, bunun neredeyse suç unsuru teşkil edeceğinin altını da çizmiştir” şeklinde konuştu. Yeşiller Hamburg yönetiminin kararın ortaya çıkacağını anlamasıyla birlikte kendisiyle uzlaşmaya gitme yönünde ikna etmeye çalıştıklarını ifade eden Güçlü, “Ben yaptığımın arkasındayım ve bu suçlamaları asla kabul etmiyorum. Bu doğrultuda alanında uzman farklı profesörlerin yazmış olduğu bilirkişi raporları da elimde mevcut. Bilirkişi raporunu yazanlardan biri tarihçi ve toplum bilimcisi Sayın Prof. Taner Akçam. Kendisi aynı zamanda Clark Üniversitesi’nde öğretim görevlisi. Raporu okuduğunuz zaman hakkımdaki iddiaların ne kadar yersiz ve asılsız olduğu da kamuoyuna en doğru şekilde yansıyacaktır” dedi. İşte Prof. Dr. Taner Akçam’ın raporu: Nebahat Güçlü’nün Yeşiller Partisi Hamburg’dan İhracı Konusu Hakkında

Prof. Dr. Taner Akçam

Sayın Nebahat Güçlü, şahsıma Yeşiller Partisi Hamburg tarafından kendisine karşı partiden ihraç davası açıldığını bildirdi. Gerkçe olarak sayın Güçlü’nün Almanya’da “Kuzey Almanya ve Hamburg Türk Federasyonu adlı kurumun düzenlediği bir kültür toplantısına katılmış ve burada Yeşiller Partisinin seçim programı çerçevesince – özellikle entegrasyon ve eğitim – konusundaki görüşlerini anlatan bir konuşma yapmış olması gösteriliyormuş. Yeşiller Partisi MHP’ye (Milliyetçi Hareket Partisi) yakın olarak bilinen bu kurumu “fanatik, ırkçı ve aşırı sağcı” olarak değerlendiriyor ve sonuç olarak sayın Güçlü’yü toplatılarına katılımından dolayı partiden ihraç etmek istemekteymiş. Kendisi benden profesör sıfatıyla bu kurumun ve kuruma yakın olarak bilinen MHP Partisi hakkında görüş bildirmemi rica etti. Bu ricayı burada yerine getiriyorum.   Olayı ve ilgili haberleri duyunca, önce “kötü bir şaka” olarak telakki ettim. Çünkü, bu atma girişimi, eğer ciddi bir bilgi eksikliğinin sonucu değilse ancak kötü bir 1 Nisan şakası olarak telakki edilebilir. Güçlü’yü Partiden atmak isteyenleri “bilgi eksikliği” ile suçlamak istemem. Ama anladığım kadarıyla bu kararın arkasında hala 1960 ve 70’li yıllardaki Türk siyasal hayatının parametreleri etkin. Bu kararı alanlar 1980 Askeri Darbesi sonrası Türk siyasal hayatının geçirdiği evrimden habersiz görünüyorlar ve özellikle de MHP’nin 2000’li yıllarda izlediği siyasi çizgiyi bilmiyorlar. Yine anladığım kadarıyla, MHP ve bu partinin Almanya’daki uzantıları NDP veya benzeri Neo-Nazi gruplarla eş tutuluyor ve Güçlü’ye tavır bu temelde alınıyor. Oysa, Türk siyasal hayatını yakından takip edenler bilirler ki, 1980’li yılların ikinci yarısından sonra, Türk siyasal hayatının normalleşmeye başlaması ile birlikte, MHP son derece sıradan bir [bürgerliche] parti haline geldi. Onu elbette siyasi görüşleri itibarıyla öteki partilerden ayırabilirsiniz ama o kadar… Bu “sıradan parti” haline gelme konusunda bir çok örnek verilebilir. Sadece üç örnekle yetineyim. Örneklerimin anlaşılabilmesi için bir hususun bilinmesi gerekir; burada kullandığım “sokağa çıkmak” tabiri, izinli gösteri yürüyüşü ve toplantı düzenlemekle ilgili değildir. Kastedilen, “sivil direnişin” ötesinde, binalara ve insanlara yönelik şiddet kullanmayı da içerek şiddet eylemleridir:

Birinci örnek: Özellikle 1990’larda PKK, Türk Devleti ile girdiği savaşı Batı illerine de yaymak istiyordu. Bu nedenle büyük metropollerde Alış-veriş merkezleri yakmak vb. bir dizi eylemle, Türk-Kürt savaşını teşvik etmeye çalışıyordu. Kürtlere yönelik ırkçı ve nefret dolu duyguların arttığı bu yıllarda, MHP tabanına sahip çıkarak, onların sokağa çıkmasına engel oldu. Özellikle Ege Bölgesinde, (Türkiye’nin Batı illerinde) Kürtlere karşı ırkçı ve şöven saldırılar olduğu dönemlerde Parti kendisini bu saldırıların dışında tutmaya özel bir gayret gösterdi. Bu eylemlere ama Parti tabanının ve bazı üyelerinin katıldığı iddia edilebilir. Fakat bu iddia o dönem faaliyet gösteren, sağ ve soldaki tüm siyasi partiler için geçerlidir. Eylemleri yapanlar, tüm partilere mensup milliyetçiler idi. Ve ama önemli olan MHP ve diğer tüm parti merkezlerinin dikkatli tutumu nedeniyle çatışma bir iç savaşa dönüşmedi. Zaten, PKK daha sonra kendisi de bu eylemler ile arasında mesafe koydu. Fakat şurası çok açık ki, PKK-Devlet çatışması, Devlet içindeki karanlık güçler tarafından çok istenmesine rağmen, eğer bir Türk-Kürt sivil savaşına dönmemişse bunda MHP’nin de kısmi bir payı vardır.

İkinci örnek: 2000’li yıllarda, Türk siyasetine, Türk Silahlı Kuvvetlerinin darbe yapma girişimleri damgasını vurdu. Özellikle şu anda iktidarda partisi olan AKP’nin, 2002’de iktidar olması ile birlikte bu darbe girişimleri hız kazandı. Türk Silahlı Kuvvetleri bu darbe örgütlenmesini 3 farklı kanaldan yürütmeye çalıştı. Birincisi, Kürt bölgelerinde faili meçhul cinayetler işlemek; ikincisi en son Hrant Dink cinayetinde tepe noktasına ulaşan politik assassiantion’lar yapmak ve üçüncüsü Cumhuriyet Mitingleri olarak bilinen kitlesel gösteriler düzenlemek. Darbe plancıları, eylemlerinin büyük bir kısmını, Ergenekon olarak bilinen yarı-gizli örgütü aracılığı ile yaptı. Bu dönemde Türkiye’nin laik ve ilerici olarak bilinen kesimleri (örneğin Aleviler) ve politik partileri (özellikle Cumhuriyet Halk Partisi) Darbe çağrısı yapan Cumhuriyet Mitinglerinin en büyük destekçileri olurlarken, MHP tabanını bu çatışmanın dışında tuttu. Ve bu nedenle, Ergenekon adlı örgüt MHP lideri Bahçeli’yi devirmek için planlar yaptı. Bu planlara Ergenekon iddianamesinde yer verildi.

Üçüncü örnek: 2014 Ekim ayında, Kobani çatışmaları sırasında, HDP (pro-Kurdish party), Kürtleri izinsiz sokak eylemlerine davet etti ve bu davetin sonucu 50’nin üzerinden vatandaş hayatını kaybetti. Parti yöneticileri daha sonra yaptıkları bu çağrı nedeniyle özür dilediler ve hata yaptıklarını kabul ettiler. HDP’nin önde gelen bazı politikacıları, özür dilerken ayrıca MHP’ye de, provokasyona gelmediği ve kendi üyelerini sokağa çıkartmadığı için teşekkürler ettiler. Bu örnekler artırılabilir. Ama özeti şudur ki, MHP her hangi bir demokratik rejimde yer alan sıradan bir partidir. Eğer demokrasi, kanunların egemen olduğu ve herkesin kural ve kurallarına uymak zorunda olduğu bir rejimin adı ise, Türkiye’de bu rejimin gereklerine en uygun davranan partilerden birisi de MHP’dir. Burada, özellikle altı çizilmesi gereken husus, Türkiye’de demokratik sistemin kurum ve kurallarıyla tam olarak oturmamış olmasıdır. Ve hemen hemen tüm politik partiler, ellerine fırsat geçtikçe bu kurum ve kurallara aykırı hareket etmekten çekinmemişlerdir. Eğer bu kurallara hangi parti daha çok riayet ediyor biçiminde bir test yapılırsa, MHP muhtemel bu testi başarı ile geçecek partilerden birisidir. MHP’nin görüşlerini beğenmemek hakkına sahibiz. Sonuçta aşırı milliyetçi ve sağcı bir partidir. Fakat parti bu görüşlerini, Devlet içindeki gizli odaklardan veya diğer siyasi partilerden, aksi yöndeki tüm davet ve kışkırtmalara rağmen, demokratik rejimin kuralları içinde hayata geçirmiştir ve geçirmektedir. Bu konuda, Türkiye’deki tüm diğer partilerden, özellikle 1970’li yılların tecrübeleri nedeniyle, daha da titiz davranmaktadır. Bunun aksini iddia edecek kişi, ispatını da beraberinde getirmek zorundadır. Tekrar etmek isterim ki, eğer Türkiye 1990’lı ve özellikle de 2000’li yıllarda, iç savaşa da yol açabilecek bir şiddet ortamına sürüklenmemiş ise, MHP’nin bu konudaki ısrarlı tutumunun özel bir yeri vardır. Görüşlerini beğenmeyebiliriz, fakat parti sivil demokratik normlara uyan ve saygı gösteren her hangi bir partiden farksızdır. Ve hatta, eğer geçmişi de düşünülürse, Türkiye’de bu özelliği ile diğer partilerden daha da sorumlu davranmaktadır. Nitekim, Kürt hareketinin temsilcileri de MHP ile sürekli bir diyalog içinde olmaktan, sorunları MHP ile tartışmaktan çekinmemişlerdir. Hatta buna özel bir önem vermişlerdir. Özetle, Nebahat Güçlü’nün, MHP’ye yakın olanKuzey Almanya ve Hamburg Türk Federasyonu kuruluşunun toplantısına gitmesi ve konuşma yapması cezalandırılması değil, takdir edilmesi gereken bir eylemdir. Aksi, söylediğim gibi, kötü bir şakadan öteye gitmez. Hatanın bir an önce düzeltileceğini ümit etmekteyim.

EKLER: Aşağıda gazete haberlerinden yaptığım bazı seçmeleri sunuyorum. Bu ve benzeri haberleri ciddi bir araştırma ile artırmanız mümkündür.

1) Türkiye’nin önde gelen liberal gazetecilerinden, vefat eden Mehmet Ali Birant, 2005 yılında MHP’den, izlediği sorumlu çizgi nedeniyle, övgüyle söz etti http://hurarsiv.hurriyet.com.tr/goster/haber.aspx?id=312670&tarih=2005-04-19

2) 2007 yılında MHP, Cumhuriyet Mitinglerine Parti olarak destek vermediklerini ve kendilerinin merkez partisi olduğunu iddia etti: http://www.haber5.com/medya/ahmet-hakan-mhp-ve-mitingleri-yazdi

3) Ergenekon örgütünün MHP liderini değiştirmek için planlar yaptığı Ergenekon iddianamesine yansıdı: http://politika.bugun.com.tr/ergenekonun-devlet-bahceliyi–haberi/35348

4) 2012 Devlet Bahçeli Parti kongresinde çok açık bir mesaj verdi: MHP’lilerin sokakta işi yok. http://tr.sputniknews.com/rsfmradio.com/2012_11_06/bahceli-ulkuculerin-sokakta-isi-yok/

5) 17 Kasım 2014: MHP genel başkanı, partisine yönelik provokasyonlar olduğunu söyledi ve parti üyelerine yönelik, asla sokağa çıkmayacaklarını bildiren bir genelge yayınladı. http://www.odatv.com/n.php?n=sokaga-cikmayin-2610141200

6) Kürt Siyasi hareketi ile MHP arasındaki ilişkiler üzerine: her iki parti arasında son derece sivil, demokratik değerlere saygı gösteren bir ilişki tarzı bulunmaktadır. Bunlara bazı örnekler: a) 2009 yılında MHP ve o zamanki adı DTP olan Kürt Partisi bir dizi görüşmeler yaparak Kürt sorununun barışçıl yönden nasıl çözülebileceğini tartıştı DTP lideri Ahmet Türk, Bahçeli’den övgü ile söz ederken, CHP genel başkanı Deniz Baykal’ı, konudan uzak kalmakla suçlayarak kınadı. http://www.aktifhaber.com/bahceliye-ovgu-baykala-sitem-237898h.htm

b) 2014 yılında Urfa Belediye Seçimleri sırasında, eski Diyarbakır Büyükşehir Belediye Başkanı, HPD-BDP Urfa adayı Osman Baydemir, MHP seçim ofisini ziyaret etti ve taraflar fikir alış verişinde bulundular:

http://www.haberturk.com/gundem/haber/932970-baydemirden-mhp-burosuna-ziyaret

 

c) HDP-BDP Milletvekili Altan, MHP ile görüşerek sorunlara çözüm bulmak istediklerini söyledi: http://www.haberturk.com/gundem/haber/1002133-hdpli-altan-tandan-devlet-bahceliye-cagri

d) HDP-BDP Milletvekili Altan, keşke Bahçeli gibi yapabilseydik, diyerek, Kobani nedeniyle özür diledi ve MHP’nin tutumunu övdü.

http://www.suskunmedya.com/guncel/altan-tan-keske-bahceli-gibi-yapabilseydik-h10510.html

e) MHP Genel Başkanı Bahçeli Ahmet Tan’ı dürüst tutumu nedeniyle takdir etti.

http://www.haberhergun.com/politika/devlet-bahceliden-altan-tanin-ovgusune-yanit-h17579.html