Vedat AlyazSTUTTGART- Almanya tarihinde bir ilk gerçekleştirilerek, yedi şehrinde yaşayan gurbetçi vatandaşlarımız eş zamanlı olarak PKK ve DAEŞ terör örgütlerinin katliamlarına karşı (Barış yürüyüşü) adı altında sokağa çıktı. Buna karşılık olarak Almanya’da yaşayan PKK yandaşları da karşı yürüyüş yaparak vatandaşlarımıza saldırdı. Çok sayıda vatandaşımız PKK yandaşlarının atmış olduğu, ses ve sis bombaları, şişeler, taşlar ve bıçaklarla ağır yaralandı. Köln kentinde bir vatandaşımızı arabasının içinde yakalayan PKK yandaşları sopa ve bıçaklarla hem arabasını, hem de kendisini param parça etti. Bu saldırının video görüntüleri sosyal medyada yayınlandı ve izlemeye bile içimiz el vermedi. Stuttgart’taki vatandaşlarımız evlerine gitmek için tren istasyonuna gittiklerinde yüzlerce PKK yandaşının saldırısına uğradı. Olay sırasında polislerin olmaması çok büyük facialara sebep verecekken, trene giren vatandaşlarımız kendilerini bu şekilde korudu. Stuttgart yakınlarında bulunan ve kendilerine Osmanlı Grubu ismini veren gençler polisin vazifesini yerine getirebilmek için vatandaşlarımızı PKK’lılardan korudu. Gerektiğinde evlerine kadar götürdü. Olay yerinde can güvenliği olmadığını belirten Alman haber Blau Licht muhabirleri bölgeyi terk etti.
Stuttgart kentinde bir gencimiz bacağına saplanan şişe nedeniyle ağır yaralı olarak hastaneye kaldırılırken, yüzlerce yaralı vatandaşımız da polis kaydı olmadan evlerine gittiler. Diğer şehirleri araştırmadığımız için şu an için sadece Stuttgart’ta yapılan yürüyüş hakkında bilgiler verebiliyoruz. Yürüyüşü yeni bir oluşum olan AYTK (Almanya Yeni Türk Komitesi) adı altındaki bir kuruluş organize etti. Bu kuruluşun Türkiye ve MİT’e bağlı olduğu iddia edilse de, yöneticileri ısrarla hiç kimseye bağlı olmadıklarını ve tamamıyla Avrupa’da yaşayan vatandaşlar tarafından spontane olarak kurulmuş bir oluşum olduklarını belirtiyorlar. Tamamıyla sosyal medya üzerinden organize oluyorlar. Peki olaylar sırasında Alman makamların rolleri neydi. Tam olarak çözülemeyen ve kafalarda soru işaretleri bırakan bazı karanlık noktalar hala aydınlanmadı.
Birincisi Alman makamları PKK’lıların olay çıkaracaklarını ve saldırılar yapacaklarını bildikleri halde niçin aynı gün, aynı hafta, aynı saat, aynı alanda gösteri izni verdi?
İkincisi niçin iki grubu da Tren istasyonunda buluşturdu?
Üçüncüsü diye sıralamaya kalkarsak sonu gelmez.
Almanya’da yüzünü kapatarak gösteri yapmak yasak iken niçin PKK yandaşlarına bu müsaade edildi? Almanya’da yılbaşı kutlamaları dışında ses ve sis bombası atmak yasakken, bu gösteride PKK yandaşlarının vatandaşlarımızın üzerine attıkları bombalara neden müsaade edildi?
PKK yandaşları sokak taşlarını söküp vatandaşlarımızın üzerine bomba gibi atarken niçin sert müdahalede bulunulmadı?..
Bu ve buna benzer yüzlerce konu vatandaşlarımızın Alman polisi ve müsaade veren kuruluşlara olan güvenini derinden sarstı.
Gösteriye katılanların durumları ise içler acısı.
Stuttgart kentinde bacağından ağır yaralanan gencimiz yaşadıklarını şöyle anlattı:
C.T Abi öncelikle ismimi vermeni istemiyorum. PKK’lılar beni arıyorlar. Sürekli olarak tehditler alıyorum. Şu an için can güvenliğim yok. Stuttgart’ta yapılan gösteriye katıldım bir bayan arkadaşımla. Orada PKK’lıların saldırısına uğradı bayan arkadaşım. Üzerine önce sis bombası attılar, ardından taşlarla yerde vurmaya başladılar ben onu korumak için kendimi üzerine sper ettim ve benim de bacağıma kırdıkları şişeyle vurdular tam bir savaş gibiydi. Bir an için öleceğim sandım. Benim resimlerimi çekmişler internette her yerde yayımlamışlar. PKK’lılar beni arıyorlar şu an için çok tedirginim diyor.
Durum o kadar vahim ki bize konuşanların isimlerini buradan vermemeye karar verdik zira PKK yandaşları herkesi tek tek ölümle tehdit ediyor. Üstelik Almanya’da bunun ağır cezası olduğu halde niçin bu gözü dünmüş gruba göz yumuluyor ve bu kadar tolerans tanınıyor anlamakta zorluk çekiyoruz.
Bir bayan, C. D. Anlatıyor: Alman olan eşimle birlikte katıldık barış yürüyüşüne. PKK’lılarla yan yana yürümeye başladık. Gittikçe bize yaklaştılar ve bizi çembere aldılar. Aralarında kalınca da bize ses ve sis bombası, kaldırımdan söktükleri taşlar, sopalar ve bıçaklarla saldırdılar. Tam bir savaşın ortasında kaldık. Kaçabilen aileler kaçmaya başladılar. Biz kaçamadık. Polis bize buradan çıkarsanız can güvenliğiniz yok dedi. Çıkmazsak zaten hiç yoktu. Ne yapacağımızı şaşırmıştık ve bir an aklımızdan öleceğimiz düşüncesi geçmeye başladı. Kendimizi bir fare kapanının içine düşmüş ve tuzaklanmış gibi hissettik. Kafamızdan aşağıya taşlar, sopalar yağıyordu. O arada eşime saldırdılar ve vurmaya başladılar. Polise, (niçin müdahale etmiyorsunuz) dedik? Polisten aldığımız cevap, (kapatın çenenizi yoksa sizi tutuklarız) oldu. kendisi şu an kaburgalarında ağrılar içersinde yaşamını sürdürüyor. Doktorlar sekiz hafta sürer dedi. PKK’lılar cinsel organlarını çıkararak kadınlara gösterdiler.
Yine Stuttgart dolaylarından can güvenliği nedeniyle ismini ve yerini belirtmek istemediğimiz bir arkadaşımız:
Ali Ç. Şöyle anlatıyor yaşadıklarını: Polisler boynumuza astığımız Türk bayraklarını çıkarttırdılar. PKK’lıların yüzlerine sardıkları PKK paçavralarına ise dokunmadılar. Ortalık savaş alanına dönmüştü, üzerimize taşlar, şişeler ve demirler yağıyordu. Polisin karşısında şişeri kırıp kırıp üzerimize atıyorlardı. Kaldırım taşlarını söküp üzerimize yağmur gibi yağdırıyorlardı. Tren istasyonuna gittik tam bindik kapılar kapandı 100 kadar PKK’lı geldi. Trene binerek bizleri katletmeye kalktılar. Şükürler olsun ki trenin kapıları açılmadı. Kapı açılsaydı çok sayıda ölü çıkardı oradan. Trende bulunan bir Alman kadın korkudan ağlamaya başladı. PKK’lılar treni sallamaya başladılar. Bizlere tehditler savurarak, (Bu olaylar burada bitmedi. Hepinizi tek tek bulup imha edeceğiz. Kökünüzü kurutacağız. Bize ana-avrat küfürler savurdular. Öcalan resimleri çıkararak camlarda suratımıza suratımıza salladılar. Bombalı saldırılarımız bitmedi. Türkiye ve Brükseli unutmayın, bunlar devam edecek ve hepinizin kökünü kurutacağız) şeklinde tehditlerde bulundular. Tüm bu olaylar sırasında etrefta polis yoktu ve bizi Osmanlı Grubu diye bir grup korumaya çalıştı.
Yürüyüş sorumlusu Tuncay (Alias Melcom) Stuttgart’taki olaylar hakkında şöyle konuştu: (Olaylar öncesinde sürekli olarak ölüm tehditleri alıyordum. Yürüyüşe başladık, PKK’lılar polis araçlarının camlarını parçalayıp, polislere kaldırım taşları fırlatmaya başlayınca polisler sert bir şekilde müdahale ettiler. İki grup arasında kalan polisler büyük zorluklar yaşadılar. Belediye yetkilileri bizim tüm itirazlarımaza rağmen, bizim Edroğan yanlısı yürüyüş yaptığımızı idiia ederek bu şekilde PKK yandaşlarının da bize karşı yürümelerine izin ve onay verip bu saldırıların çıkmasına çanak tuttular. Halbuki içimizde her türlü düşünceye sahip insanlarımız vardı Ama onların bizi Erdoğan yanlısı göstermesinde tek amaç Alman’ların ve diğer milletlerin katılımını engellemek için olduğunu ve “Teröre karşı sadece Türklerin be Kürtlerin yürüdüğünü gördük” İçimizde Türk Kürt kardeşlerimiz var idi, sağcı-solcu arkadaşlar var idi ve onlar biz Kürt’üz ama PKK’ya karşıyız. PKK’yla ilişkimiz yok diye açıklamalarına şahit olduk. PKK yandaşlarının iltica yurtlarından ilticacıları getirerek gösteride yürüttükleri ve taş attırdıkları bilgisini aldık. Çok sayıda polis ve vatandaş yaralandı. Şimdi bu durumda karşı tarafın yürüyüşlerini organize edenler cezalandırılacak mı acaba? Şayet bu zararları bizimkiler yapsaydı bize ağır cezalar gelirdi) dedi.
Gösteriye Pforzheim kentinden katılan Mustafa G. Tam bir savaşın ortasında kaldıklarını belirterek, (Anlayamadığım niçin PKK’lı grup ile bize aynı gün yürüyüş izni verildiği?
Ayrıca tren istasyonunda aynı saatlerde buluşturulmamız da hala anlam veremediğim konulardan birisidir. Alman istihbaratı dahil sokaktaki vatandaşı bile bilir ki PKK ile ülkemiz savaş halindedir ve bu tür bir gösteride büyük olaylar çıkacaktır. Orada bize yapılan saldırılarda ölü veya çok daha ağır yaralı çıkmaması bir mucizedir. Olaylar sırasında yaralanan çok sayıda insan polise bildiri yapamadan olay yerinden ayrılmak zorunda kalmıştır ve dolayısıyla yaralı sayısı açıkalan rakamın çok çok üstündedir) şeklinde konuştu.
Yine bir Türk gazeteci olayları şöyle izah etti: İbrahim Ö. PKK taraftarları ağır saldırılarda bulunuyorlardı. Polislere de saldırılar sürüyordu. Polisler çok zorluklar çekti ve bence en çok takdir edilmesi gerekenler ise polislerdi. PKK’nın bu tür yürüyüşlerine sol partiler tarafından izin başvurusu yapıldığı ve (Barış yürüyüşü) şeklinde de izin alındığı edinilen bilgiler arasında yerini aldı.