İngiliz The Times gazetesi manşetten gördüğü, “Referandum ayaklanmalarında 850 kişinin yaralandığı İspanya ikiye bölündü” başlıklı haberinde, İspanyol çevik kuvvet polisini kalabalığı copla dağıtırken gösteren bir fotoğrafı kullandı. Gazete, Katalan referandumu için “tartışmalı” sıfatını tercih ederken, polisin operasyonlarında plastik mermi kullandığına dikkati çekti.

Daily Telegraph da manşetten verdiği haber için “AB’de Katalan referandumunda şiddet krizi” başlığını attı. Gazete İspanyol polisinin uyguladığı şiddet karşısında Brüksel’in “dikkat çekici bir sessizliğe” gömüldüğüne işaret ederken, bunun bir AB krizi anlamına geldiğini kaydetti. Haberde, bir milletvekilinin, “AB’nin polis şiddeti karşısında çifte standart uyguladığı ve bu olayların başka bir ülkede gerçekleşmesi halinde AB’nin tepkisinin çok sert olacağı” şeklindeki görüşüne de yer verildi.

Katalan referandumunu manşetine taşıyan diğer iki gazeteden The Guardian haberinde, “Katalonya oylaması şiddete dönüşürken yüzlerce kişi yaralandı” başlığını kullanırken, Financial Times da “Polis oy kullanma merkezlerini basarken yüzlerce kişi yaralandı” başlığını tercih etti.

Hollanda

Hollanda’nın De Volkskrant gazetesi, “Referandum savaş alanına döndü” başlığını attığı haberinde referandumun polis ile seçmen arasında sert bir çatışmaya dönüştüğünü belirtti.

NRC gazetesi ise “Madrid’in uyguladığı şiddet, Katalanların bağımsızlığını besledi” başlığıyla yaptığı haberde, polisin uyguladığı şiddet sonucunda yüzlerce kişinin yaralanması nedeniyle iki taraf arasındaki ilişkilerin daha da zayıfladığına ve diyaloğun imkansızlaştığına işaret etti.

“Katalonya’da savaş alanı” başlığını atan Algemeen Dagblad gazetesi, referandumun polis ile halk arasında savaşa dönüştüğünü, 850 kişinin yanı sıra polis güçlerinden de 12 kişinin yaralandığını yazdı.

Avusturya

Avusturya’da yayımlanan bütün günlük gazetelerinin manşetinde, Katalonya’nın bağımsızlık referandumuna yer verilirken, polisin yasaklı oylamaya katılan seçmenlere uyguladığı aşırı güç kullanımına da dikkati çekildi.

Die Presse gazetesi, “Yüzde 90 bağımsızlığa oy verdi” başlığıyla Katalonya’daki olaylı referandumu abonelerine duyurdu. İspanya hükümetinin “kaba kuvvet” uygulamasına rağmen 5,6 milyon seçmenin yaklaşık 2,3 milyonunun oy kullanmak için sandık başına gittiği, Katalon yetkililerin seçimi kazandıklarını ileri sürerek bağımsızlık çağrısında bulundukları kaydedildi.

Sol eğilimli Der Standard gazetesi ise “yüzde 90 İspanya’dan bağımsızlığa oy kullandı” manşetiyle geçtiği haberde, seçime yalnız yüzde 42’lik bir katılımın olduğu, İspanya Başbakanının seçimlerin geçersiz olduğunu açıkladığını aktardı. Haberde ayrıca meydana gelen olaylarda 844 kişinin yaralandığı ve Barselona’nın Madrid yönetimine karşı hukuki adımlar atmayı planladığı belirtildi.

Kurier gazetesi de haberinde, bölgesel yönetimin bağımsızlığı kazandığını iddia ettiği, İspanya yönetiminin ise seçmenlere uyguladığı aşırı şiddeti savunduğu ifade edildi.

İtalya

İtalyan yazılı basınında manşetler, dünkü referandum sırasında İspanyol güvenlik güçlerinin oy verme merkezlerine yönelik baskınlarına ve bağımsızlık yanlılarıyla polis arasında çıkan arbedeye odaklandı.

Ülkenin önde gelen gazetelerinden Corriere della Sera, “Katalonya’da şiddet. Oylamada kaos”, La Repubblica, “Katalonya’da polis seçmenlere karşı. Bağımsızlığa ‘evet’, Madrid: Yasa dışı”, La Stampa, “Barselona’nın çığlığı: Hoşçakal İspanya”, Il Fatto Quotidiano, “Bugünden itibaren 2 İspanya var”, sağ eğilimli Libero gazetesi ise “Katalanlar katledildi. Onlar özgürlüklerini istiyor” manşetleriyle okuyucularına Katalonya’nın yasa dışı bağımsızlık referandumunu aktardı.

Corriere della Sera’da çıkan bir yazıda ise dünkü referandumun “Avrupa için kara pazar” olduğu belirtildi. Yazıda, bu duruma hem Madrid hem Barselona’daki yönetimlerin karşılıklı hatalarla katkı yaptığı savunuldu.

La Repubblica gazetesindeki yazıda ise “Avrupa dahil herkes kaybetti” denildi. Yazıda, sandıkların kapanmış, oyların sayılmış olmasının ya da bunlara el konulmuş olmasının bir anlamının olmadığı çünkü siyasi diyalogla çözülebilecek bir meselede dün ortaya çıkan şiddet görüntüsüyle derin, kalıcı bir yara açıldığı ifade edildi. Avrupa’nın sessiz kaldığı referandumda başka bir seçeneği olmadığı ancak ne İspanyol Anayasası’nı ne Katalanların bağımsızlık talebini görmezden gelebileceği ne de polisin okullardaki müdahalesini sevinçle karşılayabileceği belirtildi.

Ülkenin önde gelen haber kanalları da Barselona’dan yaptıkları canlı bağlantılarla çıkan olayları seyircisine aktardı.

Yunanistan

Atina’da yayımlanan Kathimerini gazetesi “İspanya siyasi krize battı” başlıklı haberinde, Katalonya’da dün yapılan referandumun ülke için “açık bir yara” oluşturduğunu yazdı. Gazete haberinde, Katalonya hükümetinin referandum sonucunu yüzde 90 civarında “evet” olarak açıklamasına rağmen, katılım oranının belli olmadığı ileri sürüldü.

Documento gazetesi, “İspanya yaralı” başlığını kullandığı haberinde, ülkede referandum nedeniyle patlak veren siyasi krizin Franko rejiminden sonra yaşanan en büyük siyasi kriz olduğunu kaydetti.

Dimokratia gazetesi de “Birleşik İspanya’da referandumun ardından kara gün” başlığı altında yayımladığı yazısında, “Katalonya’nın bağımsızlığı ile ilgili referandum şiddetle örtüldü” ifadelerine yer verdi. Proto Thema gazetesi ise Katalonya’nın tek yanlı olarak bağımsızlığa yöneldiğini belirterek, İspanya’nın tarihinde en büyük siyasi krizle karşı karşıya kaldığını yazdı.

Macaristan

Macaristan’da birçok gazete Katalonya’daki bağımsızlık referandumunu manşetten gördü. Ülkenin en çok satılan günlük siyasi gazetesi Magyar Nemzet, ”Katalonya halk oylamasında kaos ve şiddet” manşetini tercih etti.

”Bağımsızlık halk oylamasında kan ve gözyaşı” başlığını kullanan Magyar İdök ise haberinde, Madrid’in Barselona’daki halk oylamasını engellemek amacıyla polis yolladığını belirtti.

Bulgaristan

Referandum, Bulgar basının dış haberler sayfalarının ana konusu oldu. Sega gazetesi, konuyla ilgili “Halkın yüzde 90’ı Katalonya’nın bağımsızlığını istedi” derken, Trud gazetesi de “Katalonya Cumhurbaşkanı Karles Buçdemon, gelecek günlerde Katalonya’nın bağımsızlığını resmen ilan edecek” yorumunda bulundu.

24 Saat gazetesi, protestocuların Brüksel’deki İspanya Büyükelçiliğinin önünde toplanarak gösteri yaptıklarını, 2 milyonu aşkın kişinin İspanya’ya bağlılığa “hayır” dediğini aktardı.

Ana muhalefetteki Bulgaristan Sosyalist Partisinin yayın organı Duma gazetesi, “Katalonya sandık başında, İspanya ise engel oluyor” ifadesini kullandığı haberde, İspanya’nın tavrını sert bir dille eleştirdi.

Dnevnik gazetesi, Katalonya’daki referandumun Avrupa Birliği için bir varoluşçuluk testi olduğunu yazdı. Gazete, bağımsız bir Katalonya’nın bile AB’den çıkmak istemeyeceğini ancak referandumun, geçerli olarak kabul edilmesi durumunda başta İtalya olmak üzere birçok Avrupa ülkesinde bölücülük ve bağımsızlık hareketlerinin önünü açacağına vurgu yaptı.

Balkanlar

Sırbistan’daki Politika gazetesi, Katalonya’daki referandumla ilgili haberinde “Barselona sokaklarında gerilla savaşı” başlığını tercih etti.

Hırvatistan’daki Jutarnji gazetesi de “İspanya referandum yüzünden iç savaşın eşiğinde” başlığını kullanırken, İspanyol polisinin Katalonlara karşı plastik mermi kullandığını ve yüzlerce kişinin çıkan olaylarda yaralandığını belirtti. Katalonların polisin engellemelerine rağmen sandığa gittikleri kaydedilen haberde, bölgede yaşayan çok sayıda kişinin de görüşüne yer verildi.

Bosna Hersek’teki Oslobodjenje gazetesi, “Şiddet Katalonların oy vermelerini engelleyemedi” başlıklı haberinde, İspanyol polisinin Katalanların referandumda oy kullanılmasını engellemek için her şeyi yaptığı ifade edildi.

Almanya 

Alman medyası da referandumu manşetine taşıyarak konuya geniş yer ayırdı.

Süddeutsche Zeitung gazetesi, “İspanyol polisi acımasızca müdahale etti” başlığını kullandığı haberinde, İspanya Başbakanı Mariano Rajoy’u acımasız davranışından dolayı eleştirdi.

Frankfurter Allgemeine Zeitung gazetesi, “Katalonya’da oylama sırasında çarpışmalar” başlığıyla gördüğü haberde, Rajoy’un gerilimin artmasından ayrılıkçıları sorumlu tuttuğu vurgulandı. Katalonya’daki durumun 1980’li ve 1990’lı yıllardaki Balkanlarda ve Baltık ülkelerindeki durumdan farklı olduğuna işaret edilen haberde, Sovyetler Birliği’nin ve Yugoslavya’nın diktatörlük olduğu ancak İspanya’nın demokrasiyle yönetildiğine dikkati çekildi.

Frankfurter Rundschau gazetesindeki haberlerde ise Katalonya bölgesinde yaşananların daha büyük kırılmaların ilk habercisi olduğuna işaret edildi.