Türk-İslam Ülküsü’nün mimarlarından olan büyük mütefekkir ve gazetemizin yazarı Seyyid Ahmet Arvasi, bundan tam 29 yıl önce aramızdan ayrıldı. ‘Asrın Yesevisi’ diye anılan Arvasi, bazen darbecilerin işkencelerine maruz kaldı, bazen de aşırı kesimlerin hücumlarına… Ama asla inandığı yoldan vazgeçmedi.
Milliyetçilik fikrini İslam’la yoğuran ve “Türk-İslam Ülküsü’’nün temellerini atan gazetemizin yazarı Seyyid Ahmet Arvasi’yi 31 Aralık 1988 günü yani bundan tam 29 yıl önce kaybettik. İslam’ı anlatarak, insanların ırkçılığın karanlık sularına hapsolmalarına mani olmak için çabalayan Arvasi, binlerce imanlı gencin yetişmesine vesile oldu. “Seyyid” yani Arap kökenli Peygamber Evladı olmasına rağmen, Türk milliyetçiliğinin en mühim fikir adamlarından biriydi.
Arvasi Hoca, 1932 yılında Ağrı’nın Doğubeyazıt ilçesinde, altı çocuklu bir ailenin en büyük evladı olarak hayata gözlerini açtı. Ama aslında ailesi Van’ın Bahçesaray (Müküs) kasabasına bağlı Doğanyayla (Arvas) köyündendi. Şark’ta “Arvasiler” olarak bilinen ve Peygamber Efendimizin soyundan gelen bu aile, Soyadı Kanunu’nun çıkmasıyla, “Arvasi” soyadını almıştı. Babasının ismi Abdülhakim Arvasi’ydi. Ancak, Hüseyin Hilmi Işık Efendi ve Necip Fazıl Kısakürek’in hocası olarak bilinen Abdülhakim Arvasi hazretleri ile aynı kişi değillerdi.
MÜBAREK AİLE…
Böyle mübarek bir aileden gelen Seyyid Ahmet Arvasi, okumaya meraklı ve zeki bir çocuktu. Küçük yaşta evinden ayrılarak gittiği Erzurum Öğretmen Okulunu 1952 yılında başarıyla bitirdi. Öğretmen olup bir müddet Anadolu’da ilkokul muallimliği yaptı. Fakat onun daha büyük hedefleri vardı. 1958’de Gazi Eğitim Enstitüsü Pedagoji Bölümünü bitirdi. Sonrasında sırayla Balıkesir, Bursa ve İstanbul’daki Eğitim Enstitülerinde hocalık yaptı. Bu esnada gençlere, millî ve manevi değerlerimizi büyük bir fedakârlıkla aşıladı. 1979 yılında emekli olan Arvasi, aynı yıl Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) Genel İdare Kurulu’na seçilerek, bu partideki vazifesine, 12 Eylül 1980 ihtilaline kadar devam etti. Hatta MHP’den İstanbul senatör adayı da oldu.
DARBECİLERİN ZULMÜ
Bu esnada gazetelerde günlük makaleler yazan Arvasi Hoca, darbecilerin zulmüne uğradı. 12 Eylül darbesinden sonra, MHP ve Ülkücü Kuruluşlar Davası’ndan yargılandı. Hapsedildiği Ankara’daki Mamak Cezaevinde işkence dolu günler yaşadı. Hayatındaki ilk kalp krizini, Mamak zindanında tutulurken geçirdi. Ancak bazen yalnız kalsa da davasından asla vazgeçmeyip, hapisten çıktıktan sonra da gazete ve dergilerde yazılar kaleme almaya devam etti. Arvasi, o tarihlerde “Hasbihal” başlığı ile gazetemizde de köşe yazıları yazdı. Düşüncelerini Türkiye gazetesi sütunlarından yüz binlere anlattı.
56 senelik ömrünü fikrî mücadeleyle geçiren Seyyid Ahmet Arvasi, 31 Aralık 1988 tarihinde İstanbul Erenköy’deki evinde vefat etti. Arvasi’nin cenaze namazı için Anadolu’nun çeşitli yerlerinden gelen on binlerce kişi, Fatih Camii’nin bahçesini doldurdu. Arvasi Hoca, Edirnekapı’da defnedildi.
ARVASİ HOCA BÖYLE İNANIYORDU: Türkler güçlüyse İslam dünyası da güçlü!
Seyyid Ahmet Arvasi, kitaplarında ve makalelerinde, İslam ile Türklüğün birbirinden ayrılamayacağını savundu. Arvasi, mücadelesini verdiği milliyetçilik anlayışını da şöyle ifade etti: Ben, İslam iman ve ahlakına göre yaşamayı en büyük saadet bilen, büyük Türk milletini iki cihanda aziz ve mesut görmek isteyen ve böylece İslam’ı gaye edinen Türk milliyetçiliği şuuruna sahibim. İnanıyorum ki, hem Türk, hem Müslüman olmak, hem de muasır dünyaya öncülük etmek mümkündür. Ecdadımız bütün tarihleri boyunca bunu denediler ve başarılı oldular. O hâlde bizler niye bu tarihi misyonumuzu yerine getirmeyelim!
O FİKİRLER PARAVAN!
Arvasi Hoca, Türkiye üzerine oynanan oyunların ‘ideolojiler” üzerinden yürütüldüğünü anlattı hep. Bu oyunları Hasbihal kitabında şöyle özetledi: Asla unutmamak gerekir ki, yabancı ideolojiler, istilacı devletlerin fikir paravanalarıdır. Milletleri içten vuran sinsi tuzaklardır. Bunu bildiğim içindir ki, Türk milletini parçalama oyunlarına karşı durmayı büyük bir namus ve vicdan borcu bilmekteyim. Hele bir Doğu Anadolu çocuğu olarak, doğduğum ve büyüdüğüm bölge etrafında döndürülmek istenen hain niyetlere karşı elbette kayıtsız kalamazdım. Beni yakından tanıyanlar, bütün hayatımı ve çalışmalarımı Türk-İslam Ülküsü’ne vakfettiğimi elbette bilirler. Beni bu mukaddes yoldan döndürmek için ne oyunlarla, ne tertiplere ve ne kahpeliklere maruz bırakıldığımı bir Allah bilir bir ben. Şüphesiz bu oyunlar bitmemiştir ve kolayca biteceğe de benzemez. Kesin olarak iman etmişimdir ki, Müslüman Türk milleti ve onun devleti güçlüyse, İslam dünyası da güçlüdür. Aksi bir durum varsa, bütün Türk dünyası ile birlikte İslam dünyası da sömürülmektedir.
Daktilo başında ebediyete göçtü
Seyyid Ahmet Arvasi Hoca, 31 Aralık 1988 tarihinde vefat etmişti ama gazetemiz için daha birçok günlük yazı kaleme almıştı. Zaten o yazılardan birine hazırlanırken, daktilosu başında hayata gözlerini yumdu. Seyyid Ahmet Arvasi, vefatından 22 gün sonra neşredilen son yazısında da her geçen gün Türk halkının üzerine daha fazla çöken materyalizmin kara bulutlarından söz ediyordu. Hâlihazırda dert yandığımız Millî Eğitim kitaplarından da şikâyet ediyordu. Hayatı boyunca mücadele ettiği “değersizlikten” yakınıyordu yine Seyyid Ahmet Arvasi… Acaba yazdıklarının son kelamları olduğunun farkında mıydı?
Vefatına kadar gazetemizde köşe yazarlığı yapan Arvasi, son makalesini kaleme alırken hayata gözlerini yumdu.
Arvasi’nin son makalesi…
Vefat etmeden birkaç gün evvel yazdığı ‘Yılbaşı ve mutlu azınlıklar’ isimli makalesinde ise “Kültür emperyalizmi ne demekmiş? Dünyadaki mücadeleler, boğuşmalar ve didişmelerden onlara ne? Onlar, sadece, kendi mutluluklarını düşünürler. Evet, “mutlu azınlıkların” hayat felsefesi bu… Görünen odur ki, onlar bize, biz onlara “yabancı” düşmüşüz… Allah, sonumuzu hayra tebdil eylesin…” diyerek topraklarına yabancılaşmış insanlardan yakınıyordu.
KÖYLÜLER ANLADI
Müellim değil Muallim Bey’di
Seyyid Ahmet Arvasi Hoca, Ağrı’nın bir köyünde öğretmenken, köylüler kendisine “muallim” (öğretmen) değil “müellim ” (elem veren) diye hitap etmekteymiş. Arvasi Hoca, “Herhâlde, bilmiyorlar” diye hüsnüzanda bulunurmuş. Hoca, köyde bir müddet yaşayıp, ne kadar ahlaklı ve muhafazakâr biri olduğu köylülerce anlaşılınca, kendisine “muallim” diye hitap etmeye başlamışlar. Ahmet Arvasi de bunu fark edip sebebini sormuş. Köylülerden Abid Ağa da şunları anlatmış: Sen sahiden muallimsin, müellim değilsin! Buraya çok öğretmen geldi. Ekserisi dinimizi hor görüp, bizlere tepeden bakıyordu. Biz de bu adamlara “muallim” değil, kasten “müellim” derdik. Malumunuz, “muallim” ilim öğreten, “müellim” ise, acı çektiren demektir. Kusura bakma, sen köyümüze gelince, galiba bir “müellim” daha geldi diye düşünmüştüm. Allah’a hamdolsun ki yanılmışım…
Talebeleri Arvasi’yi anlattı
Mütefekkir Seyyid Ahmet Arvasi 29. vefat yıl dönümü dolayısıyla tüm Türkiye’de gerçekleştirilen konferanslarla yâd ediliyor. Türkiye Yazarlar Birliği (TYB) ve Yarın dergisi, dün akşam Arvasi Hoca için bir anma programı tertipledi. Kızlarağası Medresesi’ndeki TYB İstanbul binasında gerçekleşen panelde, Arvasi’yi talebelerinden Dr. Kemal Tekden, Dr. Semih Uşaklıoğlu, Dr. Yusuf Gedikli ve Hüdavendigâr Onur anlattı. Yöneticiliğini Yarın Dergisi Genel Yayın Yönetmeni Mehmet Bilal Yamak’ın yaptığı panelde Arvasi Hoca’nın çileli hayatını anlatan konuşmacılar; onun İslam’dan kopuk olmayan milliyetçilik anlayışına temas ettiler. Önceki gün de İzmir’deki siyasiler Arvasi Hoca için bir araya geldi. Bir tesiste yapılan anma töreninde Arvasi’nin ruhu için Kur’ân-ı kerim okunup, dualar edildi. Anma faaliyetine AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Hamza Dağ ile MHP ve BBP’den çok sayıda davetli katıldı.
PROF. DR. SEÇEN: Manevi yönü ilim adamlığının önündeydi
Seyyid Ahmet Arvasi’yi gazetemize anlatan Prof. Dr. Hasan Seçen “Arvasi Hoca, Türk-İslam görüşünü yeniden yorumlamış; Türk milletinin dertlerini dil, tarih, sanat, kültür ve eğitim gibi açılardan ele almış ve çare yolları önermiştir. Bu yönüyle Arvasi, Türk milliyetçiliğine yeni bir soluk kazandıran bir isim olmuştur” ifadelerini kullandı. Prof. Seçen şöyle devam etti: Arvasi’yi bir ilim adamının ötesine geçiren, onun insanı manevi yönüyle de ele almasıdır. Entelektüel yönü çok güçlü bir düşünür olan Arvasi, hürriyeti ‘Allah’tan başkasına kul olmamak’ şeklinde tanımlamıştır. “Asrın Yesevisi S. Ahmet Arvasi” ile “S. Ahmet Arvasi Kronolojisi” adlı kitapları olan Hüdavendigâr Onur da, Ahmet Arvasi’nin Türk milliyetçiliği hareketinin beyin takımından biri olduğunu söyledi. Onur, şöyle konuştu: Ahmet Arvasi, kitaplarında, emperyalizmin Türk ve İslam dünyasını yutmak için en az iki asırdan beri korkunç planlar tertip ettiğini ısrarla belirtmektedir. Vatan çocuklarının kültür emperyalizmi vasıtasıyla din ve milliyetine yabancılaştırılmaya çalışıldığını ifade eder. Bunun için ailelerin, çocuklarını Türk töresine bağlı, İslam ahlak ve faziletine göre yetiştirmek zorunda olduğunu anlatır.