Yeni nesil Türk gençleri ve Almanya

Sevgili kardeşlerim;
Malum 2. Dünya Savaşı’ndan sonra Almanya kaybolan iş gücünü telafi edebilmek, Almanlar o günkü Almanya’yı yeniden imar edebilmek maksadıyla, gerçi ne kadar faydalı olup olmadığı ayrı bir tarihsel araştırma ve irdelenme konusu olsa da, 1. Dünya savaşında müttefik olup savaşa soktuğu ve bir nevi de dağılmasına sebep olduğu Osmanlı bakiyesi Türkiye ile bir iş gücü birliği yaptı. Tabi ki o günkü Türkiye’nin şartları eğitim seviyesi vb. durumu belli. Haliyle o günkü Türkiye’den Almanya’ya özellikle alt ve orta sınıf işler diyebileceğimiz işlerde çalıştırılmak üzere büyük bir insan iş gücü transferi yapıldı. Tabi bu rüzgardan Fransa, İsviçre, Belçika, Avusturya ve İngiltere gibi diğer diğer Avrupa ülkeleri de istifade etti. Ancak en büyük göçü bu anlamda Türkiye ile bu projeyi başlatan Almanya aldı. Ülkemizden gelenler zamanla buralarda memleket, hemşeri ve yardımlaşma dernekleri gibi yapılanmalar ile birbirleri ile bağlarını koparmamaya çalıştılar. Belki bir çoğu sadece bir müddet çalışıp biraz para kazanıp memleketlerine geri dönmeyi amaçlıyordu. Ancak ilerleyen zaman ve oluşan şartlar bunu pek mümkün kılmayınca gelen arkadaşlarımız buraları mekan edindi, bir nevi yurt tuttu, köklü aile gelenekleri ve hemşeri dernekleri sayesinde Türk kaldı ve bu şuurda olanlarımız da evlatlarımızı da bu şuur ile yetiştirmeye çalıştık. Burada ki uzun kalışımız bizi Türkiye’de, Almanyalı bakışıyla muhatap ederken, artık kendini ve ekonomisini de toparlamış olan Almanya’da ise her zaman Türkiyeli, yani Türk yani bir başkası yani başka ülkenin insanı ifadesiyle muhatap ediyordu. Ülkemize dönmeyince de tabi ki çocuklarımızı Alman okullarında okuttuk haliyle ve evde Türk, okulda Alman derken yeni nesillerimizde bir bocalama da oluşmaya başladı ve ilerleyen süreçte gençlerimiz kendilerine çok hitap etmeyen hikayelerin anlatıldığı babalarının hemşeri derneklerine de çok gidip gelen bir nesil de olmadı. Her ne kadar bunu genele yaymasakta gençlerimizin bir kısmı ne yazık ki sadece Almanya’nın zenginliğinden istifade ederek hedefsiz bir şekilde yaşamak için uğraşsa da bir kısmı ise uğraştı didindi ve Alman okullarında okuyup başarılı iş adamları oldular, kimisi siyasete atıldı, iyi yerlere de gelenler oldu. Ancak bu esnada bir sıkıntı kendini gösterdi ki iki kültür arasında bocalayan hatta Avrupa’da aldığı eğitimle de birlikte eski kadim Türk kültürü ve yapısını kendine uzak bulmaya başlayanlarla ortalık doldu taştı.

Şimdi üzülerek farkına varıyoruz ki geçmişte okunamayan, farkına bilerek yada bilmeyerek varılmayan, ileride baş göstereceği kestirilemeyen büyük bir sıkıntı türemiş oldu. Her ne kadar Türkiye tandanslı gerek cemaatler gerek başka sivil toplum kuruluşları ve gerekse bu işin temel taşları olan ama şu an kendini yenilemesi gereken hem şehri dernekleri Türkler için bir çekim gücü ve derleme toparlama mekanizması olsa da, temel anlamda baktığımızda, genel anlamda gerek ana vatan merkezli gerekse bulunduğumuz ülke tandanslı olarak bir üst şemsiye, bir birleştirici unsur oluşmadı. Bu anlamda yola çıkanların yada çıktığını iddia edenlerin de bir kısmı ne yazık ki zamanla gerek kendi yanlışları gerek taktik yanlışlar sebebiyle kendi de bu sefer sadece kendi şemsiyesi altında kaldı. Ama olan yeni nesle oldu ve ne Türk ne Alman olan yada aslında ne kadar uğraşsa da Alman olamayacak olan ama bir o kadar da kendi kültürüne ülkesine yabancılaşan bir kısım nesil de baş göstermeye başladı. Alman kültürü ile Türk yapısı arasında sıkışan nesil bu sefer popüler ve hakim kültür olana meyletti, onun eğitiminden etkilendi. Biz Alman parlamentosuna dün Almanya’ya çalışmak için gelen Anadolu insanının çocukları artık seçilebiliyor diye sevinirken bir de baktık ki, oraya seçilenler bizim dertlerimize merhem olmak ya da bilinçli ve art niyetli kara propagandalarla Avrupa’da oluşturulan Türk yada Türkiye imajını tersine yani gerçeğe dönüştürecek olumlu çalışmalar yapmak yerine kendi öz ülkesi aleyhine çalışan, kendi öz ülkesini suçlayan ve öz ülkesine atılan iftiralara çanak tutan bir Türkiye asllı milletvekili yapısı ortaya çıktı. Samimi olan öz yapısını muhafaza edilebilmiş olan bir elin parmağının sayısını geçmeyen insanlarımız ise bir çok sebebe bağlı olarak seçilememekte ve öz ülkemiz Türkiye ve burada gurbetçi olarak tanımlanan insanlarımız lehine ve yaşadığı yurt tuttuğu Almanya’ya da insani ve ekonomik anlamda katkı sağlayacak işleri yapabilecek ve Avrupa’daki o kara propagandaların rüzgarını çabucak tersine çevirecek fırsatlar yakalanamamaktadır.

Peki ne yapılmalı!?
Yukarıda bunların altyapısını ve bu sonuçlara götüren hususları kısaca anlatmaya çalıştım, şimdiyse neler yapmalıyızı biraz anlatalım isterseniz. Öncelikle hemşeri derneklerimiz artık kendini yenilemeli insanların bir araya gelip vatan hasretinden, köyünden bahsettiği yerler olmaktan artık kısmen de uzaklaşmış da olan bu mekanlar gençler için cazip mekanlar ve eğitim merkezlerine dönüştürülmelidir. Atalarının bilgi ve mirasına ulaşabileceği kendine örnekler edinebileceği, Türk, Alman yapısı arasında sıkışan ruh durumu güçlü bir özgüvenle yeniden yapılandırıp güçlü ve asil bir misyonun temsilcisi olduğunu farkına vardırılmalı ve öz kimliğini muhafaza ederek bulunduğu ülkenin insanı ve şehriyle de bütünleşebilmeli. Bunun için özellikle gerek orta yaş kesimimiz ve özellikle de gençlerimiz ve aşağıdan yukarıya doğru gelen yavrularımıza etkin bir eğitim ve şuur verilmeli. Bu anlamda en büyük eksiklerden biri şüphesiz üst ve sahiplenici, bütünleyici bir yapıdır. Herkesin ayrı tarafa çekmediği, Farklı etnik unsur yada örgütsel yapılanmaların hiç biri bize örnek oluşturmaz ancak üç buçuk milyon Türkün olduğu bir coğrafyada birkaç yüz bin kişilik gruplar daha etkin olabiliyorsa elimize çenemize koyup düşünmemiz gerekiyor. Fakat o eli de çenemizden çekip bir an önce bütünleyici, birleştirici, kardeşliğimizi pekiştirici genele yayabileceğimiz etkin çalışmalar yapmalı ve ve zaman geçmeden de bu çalışmalar reele dökülerek gençlerimiz bütünüyle kazanılmalıdır. Biz bu anlamda ASİP olarak güzel işler yapmaya ve nerede insanı insan olduğu için seven ve kalbinde Türkiye sevgisi olan varsa, elimizi uzatmaya ve ellerimizle beraber gönüllerimizi de birleştirmeye çalışıyoruz.
Hepinize saygı ve muhabbetlerimi sunuyorum.

Sedat Demir
ASİP Genel Başkanı/İşadamı