Bizim hindimiz

Bu yazıda iki hikaye anlatacağım;

Birincisi “Bedevi ve hindisi”
Amerikan gazeteci Thomas Friedman “From Beirut to Jerusalem” adlı kitabında yaşlı bir bedevinin hikâyesini anlatıyor. Bir gün yaşlı bedevinin hindisi çalınır. Bedevi oğlunu çağırır: “Çabuk bu hindiyi çalanı bul ve cezalandır. Eğer bulamazsan başımıza büyük felaketler gelir.” Oğlan güler: “Baba delirdin mi? Bir hindimiz çalındı diye başımıza ne felaket gelecek?” Baba bedevi kızar: “Hindi önemli olmayabilir. Ama çalınmış olması önemli. Dediğimi yap, hindiyi çalanı bul.” Bedevinin oğlu, babasını ciddiye almaz. “Bir hindi için uğraşmaya değmez” diye düşünür.
Aradan bir süre geçer.
Bu kez bedevinin devesi çalınır. Oğlu koşarak çadıra gelir: “Baba devemiz çalındı.”
Baba, “Sen hindiyi çalanı buldun mu?” diye sorar. Oğlan: “Baba deve gitti, sen hâlâ hindi diyorsun.” “Sen hindiyi çalanı bul” der baba. Oğlan gider. Deveyi çalan da bulunmaz.
Aradan biraz zaman geçer. Oğlan yine heyecanla babasının çadırına dalar:
“Baba bu kez de atımız çalındı.” Bedevinin en değerli varlığıdır Arap atı. Ama bedevi, oğluna “Sen hindiyi çalanı buldun mu?” der.
Oğlan gider.
At da, çalan da bulunamaz. Ve bir süre sonra oğlan ağlayarak babasının çadırına girer: “Baba ablama tecavüz etmişler.” Baba deliye döner, “Sana demiştim hindiyi çalanı bul diye. O gün onu bulup cezalandırsaydık bugün başımıza bu felaketlerin hiçbiri gelmeyecekti. Hindimizi çalabileceklerini görünce her şeyimizi kaybettik” der.

Bu hikâyeyi şöyle bir kenara koyalım ve ikinci hikâyeye geçelim.

Halit Yozgat Almanya’nın Kassel şehrinde NeoNazi örgütü NSU tarafından, işlettiği internet kafede katledildiğinde daha 21 yaşındaydı. Yozgat’ın katledilme olayı NSU örgütünün işlediği cinayetleri derin devlet ile yaptığı işbirliğinin parmak izlerini taşıyordu.
Çünkü Halit öldürüldüğü esnada istihbarat ajanı Andreas Temme normal bir müşteri gibi içerdeydi. Bu soruşturmalar sonucunda ortaya çıkmıştı. Cinayet silahında susturucu kullanılmıştı. Dükkan iki odadan oluşmaktaydı ve Temme hiç birşey duymadığını, kasanın arkasında yerde yatan cesedi görmediğini söylemişti. “6 Nisan inisiyatifi” ve Tribunal NSU-Komplex” Londra’lı Forensic Architecture Enstitüsüne Temme’nin doğruyu söyleyip söylemediğini ortaya çıkarabilmek için bilimsel bir çalışma yapmaları konusunda talepte bulundular.Mühendisler dükkanın birebir aynısını inşa ettiler. Susturucu kullanılan silah ateşlendiğinde çıkan sesi, ortaya çıkan kokuyu yani cinayet anındaki tüm gelişmeleri simülasyon ile rapor ettiler. Ortaya çıkan sonuç şuydu: Temme yalan söylüyordu. Cineyet silahı Ceska CZ 83 susturucu kullanıldığında bile ateşlendiğinde 130 desibel ses çıkarıyordu. Temme olduğu noktadan 86 desibelden itibaren tüm sesleri duyabilecek yakınlıktaydı. Ayrıca görmedim dediği halde bakış açısının dükkandan çıktığı esnada cesedi görebilecek halde olduğu da kanıtlanmıştı. Peki bu adama henüz birşey oldu mu? Hayır. Başka bir göreve tayin edildi ve hala memur. Kaldı ki NSU davasında tam 5 şahit peş peşe, tamda mahkemede şahitlik yapmadan kısa bir süre önce ya intihar yada hastalıktan öldüler.
Bu kadarı artık tesadüf olamazdı.

Alman toplumunda pek bir serzeniş yok. Çünkü ölenlerin çoğu türk ve Müslüman.
İnsan bunu yadırgamıyor da, ya peki biz?
İtiraf etmek gerekir ki kimsenin umurunda değil.

NSU’da bizim hindimizdir.
Bu ayıpta bize yeter.

NSU davası yakında sonuçlanacak. STK’larımız ortak bir tepki göstermek için gösteri yapmayı planlıyormuşlar.
Çok ama çok geç kalınmış bu eylemi “samimiyetsiz” buluyorum.

MÜSLÜMANLARA SALDIRILAR
Federal içişleri bakanlığı 2017 yılında müslümanlara karşı yapılan saldırıların sayısını 950 olarak açıkladı. Görüyoruz ki son yıllarda gerçekleştirilen algı operasyonları meyvelerini vermeye başladı.
Adı: Hassasiyet duygusunun katli!
Alman kamuoyu her gün burnunun dibinde gerçekleşen vandalizme tepkisiz!
Sosyal Medyadan iki tane kıytırık tehdit alanlara anında koruma tahsis eden devlet daha neyi bekliyor?

YAŞAM EVİ
İlk başlarda 3-5 ev hanımının girişimi ile kurulan NİSA Kadın Derneği 15 yıldan fazla bir süredir en üst düzey gayretle bölgemizde yaptığı çalışmalarını “Yaşam Evi” projeleri ile taçlandırıyorlar. Gelecekte karşılaşacağımız büyük sorunlardan birisi olacak olan yaşlı vatandaşlarımızın bakım meselesini öngördükleri ve hayata geçirdikleri için kendilerini kutluyorum. Umarım örnek teşkil edecektir.

Selam ve Duâ ile…

Yücel Yazıcı