Site icon Post Aktuel

Irkçılık dünyayı tehdit eden ölümcül bir hastalıktır

HAMBURG- Hamburg Eyalet Parlamentosu Milletvekili Nebahat Güçlü Uluslar arası Irk ayrımı ile mücadele günü dolayısıyla yayınladığı mesajında şu konulara dikkat çekti:  21. yüzyılda dünyanın bir çok ülkesinde insanların ırkçılık ve ayrımcılığa maruz kaldığı günümüzde 21 Mart Uluslararası Irk Ayrımı ile Mücadele Günü ayrı bir anlam ve önem kazanıyor. Bu günün, tüm ülkelerin ırkçılığa karşı mücadele vermesine yönelik ithaf edilmesine rağmen, aradan geçen 52 yıl geçse de maalesef ırkçılık ve ayrımcılık oldukça tehlikeli boyutlardadır. Hamburg Eyalet Parlamentosu Milletvekili Nebahat Güçlü konuyla ilgili şu açıklamayı yaptı:
“Hala dünyada olduğu gibi Almanya’da da ayrımcılık ve ırkçılık azalmak yerine giderek artıyor. Tüm dünyada bilimsel, teknolojik ve kültürel ilerlemelere rağmen ırkçılık, halen çözümü bulunmamış evrensel boyutta bir sorun olmaya devam etmektedir. Özellikle Avrupa genelinde son senelerde sağcı partilerin güçlenmesiyle birlikte ırkçılık ve İslamofobi daha da vahim boyutlara ulaşmıştır. Artık meydanlarda alenen İslam düşmanlığı, mülteci ve yabancılara karşı protesto gösterileri yapılmakta, hatta meclislerde pervasızca bu görüşler savunulmaktadır. Cehaletin güçlendirdiği ırkçılık olgusunun kesinlikle vatan sevgisi veya etnik bir gruba bağlı olma durumu değildir. Vatan sevgisinin politik emellere alet edilerek popülist siyasetler yapılması ise tüm dünyayı tehdit eden kötü huylu bir hastalıktır. Özellikle göç krizinin yaşandığı Avrupa’da maalesef bunun bariz örneklerini yaşamaktayız. Ülkelerindeki savaş, şiddet ve açlıktan kaçarak Avrupa’ya sığınan savaş mağdurları, ırkçı zihniyetlerin kurbanı olmaya devam ediyor. Gün geçmiyor ki, bir mülteci yurduna ya da mülteciye saldırılar olmasın. Buna benzer sorunları sadece mülteciler değil, çoğulcu toplumdan farklı görünen ve davranan azınlık gruplar, yabancılar da yaşıyor. Camilere, kıyafeti, görünüşü, dili ya da ibadet şekli farklı olan insanlara yapılan saldırılar ise genelde faili meçhul olarak dosyalarla rafa kaldırılıyor. Tüm bu sorunlarla başa çıkabilmek için öncelikle her türlü ayrımcılık, yabancı düşmanlığı, hoşgörüsüzlük ve ırkçılığa karşı sıfır tolerans politikasının benimsenmesi acil bir ihtiyaçtır. Irka dayalı ayrımcılıkla mücadelede siyasi partiler ve siyasi partilerin liderlerine bu yönde çok önemli görevler düşmektedir. Gelişmeler, bugüne kadar yapılan çalışmaların, bu tip insan düşmanlığını azaltmak için etkili olmadığını ortaya koymakta. Devlet ve senatolar bu konuda daha ciddi projeler üretip, daha fazla bütçe ayırmalıdır. Aksi halde nüfusunun yüzde 23’ünü göçmen kökenlilerin oluşturduğu, çok sayıda mültecinin sığındığı ülkemizde toplumumuz kutuplaşacak, kültür ve din savaşlarının yaşandığı bir ülke haline gelecektir. Irkçılık ve ayrımcılık insan düşmanlığıdır ve bu çağda asla yeri olmamalıdır. Bu bağlamda birbirimizden farkımızın olmadığını, hepimizin insan olduğunu hatırlatmakta fayda görüyorum. Irkçılığın ve ayrımcılığın son bulduğu, demokrasi ve barışın güçlendiği günlere kavuşmamız dileklerimle.”

Exit mobile version