Toplumsal bütünlük tehdit ediliyor

Yeneroğlu: “Etnik ve dinî azınlıkları dışlayan söylemler, toplumsal bütünlüğü tehdit etmektedir.”

21 Mart Uluslararası Irk Ayrımı ile Mücadele Günü vesilesiyle açıklama yapan AK Parti İstanbul Milletvekili Mustafa Yeneroğlu, “Farklı etnik, dinî ve kültürel kimliklerin birbirinden üstünlüğüne dayanan ırkçılık, günümüzde küresel barışı tehdit eden en önemli tehlikeler arasındadır. Buna karşı adalet ve eşitlik ilkelerinden hareketle farklı kültürlerin bir arada yaşayabileceği çoğulcu toplumsal modellerin tüm zorluklara rağmen geliştirilmesi, ırkçılığa karşı bir panzehir olacaktır.” dedi. Yeneroğlu açıklamasında şunları kaydetti:  “21 Mart 1960’da Güney Afrika’nın Sharpeville kentinde, Apartheid uygulamalarını protesto eden göstericilere polisin ateş açması sonucu 69 kişi hayatını kaybetti. Bu acı olayın ardından Birleşmiş Milletler Genel Kurulu 1966 yılında aldığı kararla, 21 Mart’ı “Uluslararası Irk Ayrımı ile Mücadele Günü” ilan etti. Bu kararın üzerinden 52 yıl geçmesine rağmen ırkçılık, hâlâ insanlığı tehdit etmeye devam ediyor. Bugün ırkçılık sadece insanlar arasındaki kalıtımsal farklara ve bir ırkın diğerlerinden üstün olduğu fikrine dayanmıyor. Farklı din ve kültürel yaşam tarzlarının birbirinden üstünlüğüne dayanan kültürel ırkçılık, özellikle Batı dünyasının birçok bölgesinde azınlıkları tehdit ederken çoğunlukçu baskılarla temel hakları boşa çıkaran düzenlemeleri tetiklemekte ve birlikte yaşamı zorlaştırmakta.   Savaş ve doğal afet gibi nedenlerle yaşanan göçler, ırkçı hareketleri de yeniden tetiklemiş durumda. Göçün yaşandığı yerli/çoğunluk toplumlarda ön yargı, ekonomik gerileme ve statü endişesi, gelecek korkusu ve kendinden saymadığına yönelik basmakalıp düşünce gibi yapay endişeleri körükleyen ırkçı partilerin seçimlerden yükselerek çıktığını görüyoruz. Batı Avrupa özelinde baktığımızda aşırı sağcı partilerin yükselişi, bu realitenin bir yansımasını teşkil ediyor. Irkçı söylemlerin kamuoyunda normalleşmesi göçmenlere yönelik olumsuz tavrı etkiliyor. Şiddet eylemlerine maruz kalmalarına neden oluyor.   Batı Avrupa’da durum böyleyken, zaman zaman farklı din ve milletlere mensup insanlara yönelik tahripkâr söylemlerin kendi toplumumuzu da zehirlemesinin önüne geçmeliyiz. Özellikle Suriyelileri dışlayan siyasi dil ve farklı din, kültür ve yaşam biçimlerine yönelik söylemler ile medyada ülkemizdeki azınlıklara yönelik ayrımcı haberlerin, birlik ve bütünlüğümüze zarar verdiği açıktır. Geçmişte yaşanan birçok olayda görüldüğü gibi ırkçılık, toplumların çokkültürlü yapısını tahrip etmekte ve insanların hayatlarını karartmaktadır. “Uluslararası Irk Ayrımı ile Mücadele Günü”nde, ırkçılığın korkunç sonuçları üzerinde tekrar durulması, bu olayların gelecekte tekrar etmemesine katkı sunacaktır. Öte yandan adalet ve eşitlik ilkelerinden hareketle farklı kültürlerin bir arada yaşayabileceği hukuki ve toplumsal modellerin geliştirilmesi, ırkçılığa karşı panzehir olacaktır. Irkçılıkla mücadele etmek, toplumun refah ve güvenliğinin sağlanmasıyla eş anlamlıdır. Dolayısıyla bu mücadelenin toplumdaki tüm aktörlerle birlikte gerçekleştirilmesi önem taşımaktadır.”