Bavyera Polis Devleti mi oluyor?

Yeni çıkarılması beklenen Polis Görev Yasası (Gesetzesentwurf z. PAG-Neuordnungsgesetz) şimdiden çok tepki topladı. Şubat ayında ilk defa yasa tasarısı Bavyera parlamentosunda görülmüştü. Şimdi de Mayıs ayında parlamentodan bu yasanın çıkması CSU partisi tarafından hedefleniyor.

Bu yasanın detaylarına baktığımızda sanki bir OHAL varmış ta, yargıyı bypass ederek polise bir çok yetkiler verilmek istenilmektedir. Bu yasa taslağına göre anayasal haklara mahkeme kararı olmadan polis tarafından müdahale edilebilinecek.

Muhalefet tarafından görevlendirilen bir bilirkişi insanların hayatına ve  özel yaşamına geniş bir müdahale ve kontrol yetkisi 1945’ten bu yana bu kadar kimseye verilmemiştir diye değerlendiriyor.

Planlanan yasaya göre polis sadece erken müdahale etmeyecek, ayrıca cinsiyet, saç, göz ve deri renginden elde ettiği DNA izlerini soruşturma kapsamında kullanabilecek. Polise ayrıca el bombası ve diğer bazı patlayıcıları kullanma yetkisi de veriliyor.

Bavyera polis sendikası bile bu yetkilerin aşırı olduğunu belirterek yasada söz konusu olan bazı mühimmata sadece Federal Ordu’nun sahip olduğu, polisin bu silahlara sahip olmadığı belirtti.

Yeni yasayla polis somut bir şüphe olmadan insanları arayabilecek, telefonlarını dinleyebilecek, bilgisayar ve online kaydedilmiş verileri okuyabilecek, değiştirebilecek, silebilecek ve gizli muhbirleri onlara karşı görevlendirebilecek. Google veya Apple’den edilen veriler de istihbarat teşkilatlarıyla paylaşabilecek. Polisin yetkileri öylesine artıyor ki. Sanki Polis gizli servis gibi çalışıyor dememiz mümkün. Tüm bunlar da “olası tehlike” kavramı kapsamında yapılabilecek.

Yani polise göre suç işlememiş, ama suç işleyeceğinden yola çıkılan insanları gözaltına alabilecek. Bundan böyle polis insanları mahkeme kararı olmaksızın gözaltına almaya ve ayağına pranga takma hakkına sahip olabilecek.

Yeşiller Partisi de şayet kapsamlı bir değişiklik yapılmazsa yasa hakkında suç duyurusunda bulunacaklarıni bildirdiler. Ancak değişiklik yapılacağına onlar da inanmıyor.

Başta da dediğimiz gibi CSU’nun en geç bu yaz bu yasayı parlamentodan geçirip Ekim 2018’de yapılacak Bavyera Eyalet Seçimleri’nden önce yürürlüğe girmesini planlıyor.

Bu da CSU’nun bunu seçim malzemesi yaptığını göstermektedir. Aşırı sağa kayan oyları geri almak için, sanki böyle bir kanuna ihtiyaç varmış gibi gösteriliyor. Bu kanunu özellikle İslami teröristlere karşı tasarladıklarını Bavyera İçişleri Bakanı söylemektedir. Sanki İslami Terörizm varmış gibi, adeta Müslümanlardan kaynaklanan bir tehlike varmış gibi yansıtılmaktadır.

Hatırlayacaksınız Berlin’deki ilkokulda Yahudi bir çocuğa Müslüman öğrenciler tarafından hakaret edilmiş. Anında yeni Dışişleri Bakanı araya girdi, gerekirse Almanya’da merkezi bir teşkilatın kurulması ve Yahudilere karşı yapılan her eylemin oraya kayıt edilmesi gerektiği bildirildi. Ve Müslüman çocuklarda antisemitizm tespit edilirse bu çocukların ailelerinden bile gençlik koruma dairesi tarafından alınması gerektiği söylenildi. Hiçbir şekilde hakaret kim tarafından yapılırsa yapılsın bu kabul edilemez ve cezaya tabi olmalıdır. Ama bu her din için geçerli olmalıdır. Yani bir Müslüman öğrenci de hakarete uğrarsa aynı tepki gösterilmelidir.

Almanya’da Türk camileri, Türk dernekleri ve Türk işyerleri saldırıya uğruyor. Bugüne kadar bu tür suçları önlemek için buna benzer bir adım atılmadı. Bu da burada maalesef siyasetin iki yüzlülüğünü ve hukukun çifte standardını gösteriyor.

Hukukta evrensel bir kural vardır, bir insan suçu ispat edilene kadar suçsuzdur. Bu bir hukuk devletinde en büyük kuraldır. Bu yasa ile bu kural kanaatimce çiğnenmiş oluyor. Çünkü polis sınırsız gözaltına alabilme hakkına sahip. Bunun kişisel özgürlükler ile bağdaşmadığı gibi hapiste tutuklu olan bir vatandaş bu yasaya göre suçsuz olduğunu ispat etmek zorunda. Bu konuda devlet kendisine bir avukat dahi vermemektedir.

Yani hem bir suç işlemediğiniz halde tutuklanacaksınız, hem de tutuklu iken kendiniz suçsuz olduğunuzu hapishane duvarları arasında ispat etmek zorundasınız. Bunun demokrasi veya bir hukuk devleti ile bağdaşmadığını söylemek için illa bir hukukçu olmak gerekmiyor.

Madem bir insan daha suç işlemeden hapse atılacaksa ve bunun adı da hukuk devleti olacaksa, hatırlayalım Deniz Yücel olayında neden o zaman bu kadar bir kriz çıkartıldı? Ki, Deniz Yücel’in yaptığı bir eylem vardı, buna mahkeme karar verecek bir suç teşkil ediyor mu diye, fakat burada bu yasada bir vatandaşın hiçbir şey yapmadan, yalnızca suç işleme ihtimali yüksek olduğu için, hapse atılabilinecek.

Değerli okuyucularım, aklıma benim bir de şu soru geliyor. Türkiye’de son üç senede neler yaşandı: darbe girişimi, her gün teröristler tarafından öldürülen sivil halk vs. Bunların hiçbiri Almanya’da yok, buna rağmen Bavyera anayasal hakları hukuk devleti adı altında kısıtlamayı planlıyor. Bir de Türkiye’de yaşananların onda biri burada olsa herhalde hukuk devletinden hiçbir eser kalmayacaktır desek abartmış olmayız.

 

Avukat Gönül Kurt

089 86466943
089 86466944 (Fax)

gk@anwaltskanzlei-kurt.de