Hoşgörünün diyarı Hatay ve Antakya!
Ben size bizim yöreden yani Antakya’dan bir örnekle bu ayki köşe yazıma müsaade ederseniz başlamak isterim.
Bir Papaz, bir İmam ve bir de Haham Antakya’da bir evde koyu bir sohbete dalarlar.
O anda kapı çalar ve komşuları elindeki bir tabak Künefeyi verir ve ayrılır.
Üç din adamı bir künefeye bakarlar, bir de kendilerine.
Eee derler, bunu üçe bölersek tadı damağımızda kalacak, en iyisi mi bir antlaşma yapalım.
Ve karar verirler.
Uyuyalım, en güzel rüyayı kim görürse, künefeyi de o yesin.
Uyur ve bir müddet sonra her üçü de uyanırlar.
Papaz başlar rüyasını anlatmaya: “Daha gözlerimi kapattım, iki tane melek kollarıma girdi ve beni göklere doğru götürmeye başladı” der.
O anda İmam lafa girer: “O sen miydin? Ben de gözlerimi kapatır kapatmaz kollarıma dört melek girdi. Senden daha yukarıda göklere doğru götürüyorlardı” der ve bu durum karşısında sessiz kalan Haham’a dönüp sorarlar,
“Peki sen hangi rüyayı gördün?”
Haham: “Vallaha, baktım siz gidiyorsunuz, ben de kalktım künefeyi yedim”
Üç din adamının bir arada olduğuna ihtimal vermez gibisiniz.
HUZUR İÇİNDE YAŞIYORLAR
Farklı inanç ve mezhepten insanların bir arada, kimsenin inancından dolayı bir diğerini yargılamadığı, dünyaya örnek teşkil eden hoşgörünün başkenti olan Antakyalıysanız veya Antakya’yı tanıyorsanız bunun mümkün olabileceğini bilirsiniz. Hatta oraları herkesin gidip görmesini de tavsiye ederim. İzin günlerinizin bir kısmını oraya ayırırsanız bu anlatacaklarıma canlı şahitlik yapabilirsiniz desem daha doğru olur.
Bir efsaneye göre dünyada kurulan ilk 4 kentten biri olan Hatay’da insanların din ve ırk ayırmaksızın, sadece insan oldukları için, yani yaradılanın yaradandan ötürü sevildiğine şahidim ben.
Ezan sesine karışan, Camii’nin hemen yanı başındaki kilisenin çan sesleri olağan bir durum olduğu, İslam, Hristiyanlık ve Musevi inançlarının ise iç içe huzur içerisinde yaşayabildiğine eşsiz bir örnektir Hatay.
ALMANLAR HOŞGÖRÜ GÖSTERMİYOR
Yüzyıllardır Hatay’da hayat bulan bu hoşgörü ve saygı iklimine bugünün Almanya’sında ne kadar çok ihtiyacımız var öyle değil mi?
Bizler üzerimize düşeni yerine getirmeliyiz elbette, ama biliyoruz ki yıkılması gereken çok fazla önyargılar bulunmakta. Münster Üniversitesi tarafından yapılan bir araştırmanın sonucunu açıklayan öğretim üyesi Prof. Dr. Detlef Pollack, Müslümanlara karşı en az hoşgörü gösterenlerin Almanlar olduğunu açıkladı. Bu sizce de çok düşündürücü değil mi..?
Sevgi ve hoşgörünün perçinlendiği, on bir ayın sultanı olan bu mübarek ayda daha fazla hoşgörü gösterip, samimi dostluklar kurarak hoşgörü ve saygı ikliminin, aynen Hatay’da olduğu gibi Almanya’da da yaşatılması için her birimizin gönüllü elçiler olmamız gerektiği düşüncesindeyim. Mübarek Ramazan ayınızı kutluyor, bizleri Ramazan’a kavuşturan Rabbime şükrediyor, bir sonraki yazımda sizlerle buluşmayı diliyorum. Kalın sağlıcakla.
Yaren Sağanak