Birinci Bölüm
Değerli okurlarım;
2005 tarihinden bu yana Almanya’da çifte vatandaşlık sorunları devam etmektedir. O tarihten bu yana halen kanunen Alman Vatandaşlığı tespit edilmemiş vatandaşlarımız bulunmaktadır, diğer yandan elinde Alman Pasaportu olduğu halde kanunen Alman vatandaşlığını kaybetmiş kişiler de vardır. Bazen de yeni Alman Pasaportunun çıkarırken bu sorunla karşılaşan vatandaşlarımız bulunmaktadır, hele pasaportu Türkiye’deki Alman Elçiliği ya da Alman Konsolosluklarda müracaat yapılırsa. Bir de tabi ki opsiyon çocuklarının durumlarını ve Alman Vatandaşlık Kanunu’nun getirdiği hukuki durum dikkat edilmesi gerekir. Benzer sorunlar da maalesef bu yıl Avusturya meydana geldi, yani orada da makamlar vatandaşlarımızı tekrar Türk vatandaşlığına geçtiklerini öne sürerek sorunlar yaşatıyorlar. Budan dolayı bu sayıda ve gelecek sayılarda bu kapsamlı, zor ve sorunlu konuyu size Alman hukuku açısından açıklayacağım.
A. GİRİŞ
Almanya’da yerleşmiş, Alman vatandaşı olmuş bir çok Türk göçmen 31 Aralık 1999 tarihinden önce, Alman makamlarının haberi olmadan ve onlardan izin almadan tekrar Türk vatandaşlığına geçmişlerdir. Bunun sonuncunda çaresiz bir duruma sürüklenmişlerdir. Bugüne kadar çok sayıda Türk asıllı göçmen, Alman vatandaşı olabilmek için çıkmak zorunda oldukları Türk vatandaşlığına kendi müracaatları üzerine 2000 yılından sonra tekrar kazandıkları için Alman vatandaşlığını kanunen kaybetmişlerdir. Yani Alman resmi makamları siyasi sebeplerden dolayı durumu 2005 tarihinde gündeme getirdi ve 1998 tarihinden sonra Alman vatandaşlığına geçmiş olan Türk vatandaşlarından tekrar Türk vatandaşlığına geçmiş olup olmadıklarını öğrenmek için bu vatandaşlara mektup göndererek sorguladı. İlk mektubu cevaplamayan vatandaşlarımızı Alman resmi makamları tekrar mektup yağmurunu uğrattı. Yeni gelen mektuplar, bu sefer bir karar halinde gelmekte ve vatandaşlarımızı iki hafta içinde 31 Aralık 1999′ dan sonra tekrar Türk vatandaşlığına geçip geçmediğine cevap vermek zorunda bıraktı. Bu yeni kararın hukuki dayanağı olarak ikamet yasaları gösterilmekteydi. Örneğin Bavyera Eyaletinde 43.442 şahsa mektup gönderilmiş ve bu mektuplara 37.479 kişi cevap vermişti. Cevap veren kişilerin yüzde 12,72′ si tekrar Türk vatandaşlığına geçtiğini açıklamıştı. Bu yüzden ”Melderegister” denilen ikamet kütüğünün yanlış olma ihtimalinin yüksek olduğu öne sürülerek bu karar ile ilk mektuba cevap vermeyen vatandaşlarımızı cevap vermeye zorlanmıştı. Kanaatimizce, ilk mektup ve onun sonrasında gönderilen mektuplar, Türk vatandaşlarımıza karşı yapılan büyük bir haksızlıktı. Çünkü bu işlem sadece Türk vatandaşlarına karşı yürütüldü, adeta bir lex Turka gerçekleşti. Böyle bir ayırımcılığı haklı gösterecek hiç bir neden yoktu. Sanki Almanya’da yaşayan başka uyruklu yabancıların, Alman vatandaşlığına geçtikten sonra tekrar eski vatandaşlıklarına geçme ihtimali yok muydu? Alman devleti o tarihte genel olarak çifte vatandaşlığı kabul etmiyor idiyse, diğer yabancıları neden mektupla sorguya çekmiyordu? Kuşkusuz bunlar siyasal sorunlardı. Ayrıca gönderilen formlar tekrar eksikti, çünkü işaretlenecek tek iki ön cevap öngörülmüştü. Buna göre ya “31 Aralık 1999 tarihinden sonra tekrar Türk vatandaşlığını almadım” ya da “31 Aralık 1999 tarihinden sonra Türk vatandaşlığını tekrar aldım” cevabı verilebiliyordu. Ama 31 Aralık 1999 tarihinden önce tekrar Türk vatandaşlığını alan vatandaşlarımız için bir cevap imkanı ön görülmemişti. Meğer öne sürülen ikamet yasalarına göre, Almanya’da yaşayan vatandaşların hangi ülke vatandaşlıklarının sahibi olduklarını bildirmeleri zorunluydu. Güya bu mektup, ikamet kayıtlarının hatalarının düzeltmesi için gönderilmişti. Durum böyle olsaydı böyle bir cevap imkanını da formda öngörmeleri ve bu sorgulamayı sadece Türk uyruklu vatandaşlara göndermemeleri gerekirdi. Bu gelişmeler de gösteriyor ki, esas amaç başkaydı! Durum maalesef daha gündemdedir. Çünkü Türk makamlarının verdiği bilgilere göre 2000 yılından sonra yaklaşık 50.000 Alman vatandaşı tekrar Türk vatandaşlığına geçmiştir. Oysa tekrar Türk vatandaşlığına geçmesi nedeniyle Alman vatandaşlığını kaybeden vatandaşların sayısı Federal Almanya’da yaklaşık 21.500 olarak belirtilmektedir. Yani yaklaşık 30.000 vatandaşımız ya Alman makamlarına yanlış bilgi verdiği için ya da durumdan haberdar olmadığı için Alman vatandaşlığını kaybetmiş bir şekilde yaşamaktadır. Örneğin Alman Evlendirme Daireleri tarafından, evlilik için baş vuran Türk asıllı kişilerden Alman vatandaşı oldukları halde, Türkiye’den evlenme ehliyeti (Ehefähigkeitszeugnis) getirmeleri isteniyor. Bu belgede kişinin Türk vatandaşlığına girdiği ve çıktığı tarihler belirlenmekte ve gizli çifte vatandaşlık durumu ortaya çıkmaktadır. Ya da Türkiye’den aile birleşimi için başvuru yapan kişilerden nüfus kayıt örnekleri istenmekte ve bu şekilde annelerin ve babaların gizli çifte vatandaş durumları da ortaya çıkmaktadır.
B. Konunun Aktüel Hukuki Durumu
Çifte vatandaşlık sorunu hala hukuken tamamen çözülmüş değildir. Konuyla ilgili sorular örneğin çocuklar bakımından yaşanmakta, bazı Alman makamları yeterli bilgiye sahip değiller. Bazı Alman makamları kanaatimce şimdiye kadar çıkmış olan mahkeme kararlarına aykırı beyannameler istemektedir. Bazı Vatandaşlarımıza karşı yalan beyanname gerekçesiyle ceza davaları bile açılmıştır. Benim yürüttüğüm davaları düşürtmüş olsam bile bu işlem konunun ciddiyetini göstermektedir.
I. Vatandaşlıkla ilgili durum İlgili durum:
1.Problemin Kaynağı
Problemin kaynağı, 1 Ocak 2000 tarihinde yürürlüğe giren Alman Vatandaşlık Yasası’nın 25. maddesinin 1. fıkrasıdır. Bu maddeye göre, Alman vatandaşı olup da kendi müracaatları sonunda bir başka ülkenin vatandaşlığına geçenler otomatik olarak kanun gereği Alman vatandaşlıklarını kaybetmektedirler. Yani Alman resmi makamları bunu ilgili kişilere bildirmekle yükümlü değildirler. 31 Aralık 19992a kadar yürürlükte olan Vatandaşlık Yasasının 25. maddesinde ise önemli bir istisna vardı: Başka bir ülkenin vatandaşlığına kendi müracaatıyla geçen bir Alman vatandaşı, Almanya’da ikamet etmek şartıyla Alman vatandaşlığını kaybetmiyordu. İşte bu istisnayı Alman kanun koyucu 1 Ocak 2000 tarihinden itibaren yürürlükten kaldırdı.
2.Türk vatandaşlığı İçin Müracaat Tarihinde Ergin Olanların Durumu
Gizli çifte vatandaş olan erginleri önce üç gruba ayırmak gerektir:
Birinci Grup: 1 Ocak 2000 tarihinden önce Alman vatandaşı olup sonra Türk vatandaşlığına geçen kişiler:
1 Ocak 2000 tarihinden sonra yürürlüğe giren Alman Vatandaşlık Kanununun 25. maddesi bu kişilere karşı kullanılamaz. Çünkü, eski maddeye göre Almanya’da ikamet ederken aynı zamanda başka bir devletin vatandaşlığına geçmek Alman vatandaşlığına engel değildi, yani onun kaybedilmesini sebep değildi. Yeni madde, geçmişe yürütülemez. Bunu Alman makamları da kabul ediyor, mahkeme kararları da bulunmaktadır. Eğer ki bir Alman makamı, bu gruptan bulunan bir kişiye zorluk çıkarırsa bu kişi hemen bir avukata başvursun! Ancak uygulamada çıkacak en önemli sorun, Türk vatandaşlığına geçildiğinde Almanya’da ikamet edildiğini kanıtlamaktır! Bu sorun, genelde Türkiye’den Alman Elçiliğinde ya da Konsolosluklarda yeni Alman Pasaportu ya da Kimliği başvurusu yapılırsa yaşanıyor! Bu yüzden mutlaka önemli belgeleri (örneğin banka dekontları, kira sözleşmeleri, işverenden gelen belgeler, doktor raporları gibi) hiç bir zaman atmayınız, saklayınız. Ya da önce tekrar Almanya’da ikamet ediniz ve buradan kimlik ya da pasaport başvurusunu yapınız.
Şunu da belirtmekte fayda var: Alman makamları, ‘Zamanında bizi yanıltınız, Türk vatandaşlığından çıktığınız tarihte tekrar Türk vatandaşlığını almak için başvuru yapıp Türk vatandaşı olmuşsunuz, bu yüzden şimdi Alman vatandaşlığınızı geriye dönük iptal ediyoruz’ şeklinde bir gerekçeye de dayanamazlar. Yani Alman makamları yanıltma gerekçesiyle vatandaşlarımızın Alman vatandaşlıklarını iptal edemezler. Yanıltma tarihinden sonra beş sene geçmiş ise, artık Alman makamları geriye doğru bir işlem yapamaz. Aynısı, Alman makamının beş senelik süre dolmadan yanıltmadan haberdar olmuş, fakat beş sene dolduktan sonra iptal kararı çıkardığında da geçerlidir, yani böyle bir iptal kararı hukuka aykırıdır ( Federal İdare Mahkemesinin 30 Haziran 2008 tarihli ve 5 C 32.07 dosya numaralı kararı).
Gelecek sayılarda diğer gruplarının hukuki durumlarını ve yeni kanuna göre olan hukuki durumu açıklayacağım.
Haklarımızı bilelim, haklarımızı arayalım.
Saygılarımla
Av. Dr. Temel Nal