Irkçılık giderek yükseliyor

HAMBURG- Hamburg Eyalet Parlamentosu Milletvekili Nebahat Güçlü Mölln katliamı ile ilgili olarak yayınladığı mesajda yükselen ırkçılığa dikkat çekti. Güçlü ” Almanya’nın Schleswig-Holstein Eyaleti’ne bağlı Mölln kentinde 23 Kasım 1992 tarihinde Neonaziler tarafından kundaklanan evde hayatlarını kaybeden Bahide Aslan ile torunları Yeliz Aslan ve Ayşe Yılmaz’ı katledilişlerinin 26. yılında rahmet saygıyla anıyorum. Geride kalan aile fertlerinin acısını yürekten paylaşıyorum. Mölln’de hayatlarını kaybeden vatandaşlarımızın nezdinde ırkçılığa kurban giden tüm insanları da saygıyla anarken bu kayıpların tüm toplum için ders niteliğinde olmasını, ırkçılıkla ortak mücadelenin artırılmasını diliyorum. Zira ırkçılık ve ayrımcılık, toplumu ve birlikte yaşamı zehirleyen ağır bir hastalıktır ve tedavisi de birlik ve beraberlik içinde yapılacak ortak mücadeleyle başarılı olacaktır.
Leipzig Üniversitesi, Heinrich-Böll Vakfı ve Otto Brenner Vakfı’nın ortaklaşa yürüttüğü ve Kasım ayı başında açıklanan bir araştırmanın sonuçları, her 3 Almandan birinin yabancı düşmanlığı içeren ifadeleri onayladığını ortaya koydu.  Örneğin ankete katılan Almanların ortalama yüzde 36’sı (Almanya’nın doğusunda yüzde 47, batısında yüzde 32,7) yabancıların sadece sosyal devleti sömürmek için buraya geldiği ifadesini onayladı. Aynı ankette, Almanya’da işsizliğin artması durumunda yabancıların ülkelerine gönderilmesi gerektiği ifadesini katılımcıların ortalama yüzde 26,5’sı onayladı. Almanya’nın yabancı nüfusunun çoğalması nedeniyle tehlikeli boyutta yabancılaştığı ifadesini onaylayanların oranı ise yüzde 36’larda. Bu ve buna benzer anketlerde görüldüğü üzre AfD gibi, ırkçılık ve ayrımcılığı malzeme yapan partilerin politikaları artık meyve vermeye başladı. AfD’nin göçmenler ve Müslümanlar hakkında çizdikleri yanlış resimler ve yaydıkları yanlış bilgiler, tehlikeyi daha da artırıyor. NSU cinayetleri, ırkçılığın korkunç boyutlarının en bariz örneklerinden biridir. İnsanların eskiden düşünseler de söylemeye çekindikleri bu tarz ifadeler artık kolayca söylenebiliyor.
Bu araştırmalar toplum yaşamı için karanlık bir geleceğin göstergesidir ve ırkçılıkla mücadelede elde ettiğimiz tüm kazanımların elimizden uçup gittiğinin de kanıtıdır. Öyle olmamasına rağmen sanki en fazla suç işleyen kesimin yabancılar olduğu algısının oluşturulması ırkçılığı körüklediği gibi yeni Mölln veya Solingen katliamlarının da habercisidir. Mülteci yurtlarına, camilere, Yahudilerin işyerlerine veya kurumlarına ve yabancı derneklere yönelik saldırıların artması da her an her şeyin olabileceği endişemizi artırıyor. Birbirine yabancı olmaktan ve eksik diyaloglardan ötürü giderek kötüleşen bu durumla mücadele için öncelikle toplumların birbirini tanımasına, önyargıları yıkmaya, farklı kökenlerden insanların bir araya gelerek birbirlerini tanımaya, güvenmeye yönelik projelere ihtiyacımız var. Sadece şehirlerde değil, semt semt, mahalle mahalle bu projeleri hassasiyetle hayata geçirmeliyiz. Bu konuda daha kapsamlı ortak mücadeleler yapmadıkça, ırkçı zihniyetlere kurban vermeye devam ederiz. Toplum barışını tehdit eden aşırı sağcılık, ırkçılık, savaş ve şiddet gibi eylemlerin son bulduğu bir dünyanın özlemiyle Aslan ve Yılmaz ailelerinin acılarını bir kez daha yürekten paylaşıyorum” dedi.