KÖLN- Uluslararası Demokratlar Birliği (UID) Genel Başkanı Bülent Bilgi yayınladığı yeni yıl mesajında 2018 yılının Almanya’daki Türkler ve diğer Müslüman göçmenler açısından çok sayıda olumsuzluklara sahne olduğunu ifade etti. Özellikle ırkçı eğilimlerdeki artışın endişe verici bir boyuta taşındığına vurgu yapan Bilgi sözlerini şöyle sürdürdü: “2018 yılının göçmenler için yine korku ve güvensizliğin hakim olduğu bir dönem olduğunu tespit ettik. Almanya´nın Chemnitz kentinde bir kişinin öldürülmesiyle başlayan gösteriler aşırı sağın gövde gösterisine dönüştü. Kimi aşırı sağcı göstericilerin Nazi selamı verdiği bu gösterilerde katılımın oldukça yüksek olduğu dikkatlerden kaçmadı ve yer yer adeta göçmen avına dönüşen bu gösteriler Almanya´nın çok kültürlü yapısı için büyük bir tehdide dönüştü. 2018 yılında Türkiye ile gönül bağı olan Türk kökenli insanlar üzerindeki baskının da ayyuka çıktığını sözlerine ekleyen Bilgi,
“Almanya milli futbol takımının Türk kökenli futbolcuları Mesut Özil ve İlkay Gündoğan 14 Mayıs 2018’de Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile Londra’da fotoğraf çektirmeleri sonrasında fotoğrafın basına yansıması Türk asıllı iki futbolcu önce Alman Futbol Federasyonu ve Alman medyası sonrasında da siyasi çevrelerin şiddetli tepki, eleştiri ve hatta ırkçı hakaretleriyle karşılaştı. Bu sürecin akabinde Mesut Özil ırkçılıkla karşı karşıya kaldığını ve etnik Almanlara kıyasla çifte standartlara maruz bırakıldığını açık bir şekilde ve örnekleriyle birlikte ortaya koyan bir basın açıklaması yayınladı ve bütün dünyadan büyük destek buldu. Yaşanan bu üzücü olaylar Almanya´nın uluslararası arenada imajını büyük ölçüde zedelemiştir” dedi.
ÇİFTE STANDART TÜRK TOPLUMUNU ÜZÜYOR
Almanya’da AK Parti’ye yönelik ayrımcı tutumların bu ülkede yaşayan Türklerde büyük hayal kırıklıklarına da sebebiyet verdiğini belirten Bilgi şöyle konuştu: “Alman makamları Türkiye’deki 24 Haziran seçimleri için seçim kampanyası yasağı kararı almış olmasına rağmen bu sözde yasak yalnızca AK Parti’ye uygulanmış HDP ve CHP’ye karşı herhangi bir yasak söz konusu olmamıştır. Bununla da yetinilmeyerek HDP ve CHP’ye açık açık desteklenmiştir. Hukuk devleti ilkeleri ve demokrasiyle hiçbir şekilde bağdaşmayan bu çifte standart Almanya’da HDP’ye seçim mitingi izni vermesiyle devam etmiştir.”
NSU DAVASINDA SORU İŞARETLERİ GİDERİLMEDİ
2000-2007 yılları arasında Almanya’da yaşayan sekiz Türk, bir Yunan ve bir Alman polisi olmak üzere 10 kişinin öldürüldüğü aşırı sağcı NSU terör örgütü davasının 2018 yılında sonuçlandığına işaret eden Bilgi, “Davada sanık olarak yargılanan ve NSU terör örgütünün işlediği dokuz cinayette kullanılan Ceska CZ 83 tipi silahı tedarik ederek örgüte yardım ve yataklıktan suçu kesinleşen Ralf Wohlleben, hakkındaki karar kesinleşse bile, toplam cezanın üçte ikisini tamamladığı gerekçesiyle tahliye edilmiştir. Davanın tek sanığı olan Zschäpe, müebbet hapis cezasına çarptırılırken örgüte yardım ve yataklık eden diğer dört kişi iki yıldan 10 yıla kadar hapis cezasına çarptırılmıştır. Dava sonuçlanmasına rağmen akıllardaki sorular cevaplandırılmamış yargılanan ve NSU terör örgütünün sadece görünen yüzü olan beş sanığa verilen cezalarla mesele çözüme kavuşturulmuş gibi gösterilmiştir” diye konuştu.
ERDOĞAN ‘IN ZİYARETİ OLUMLU SİNYAL
Tüm bu olumsuzluklara karşın Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Almanya ziyareti ve Alman heyetlerin Türkiye ziyareti Almanya Türkiye arasındaki ilişkilerin normalleşmesi yönünde önemli bir gelişme olduğunu hatırlatan UID Genel Başkanı Bülent Bilgi, Alman yetkililerden 2019 için beklentilerini şöyle sıraladı: “FETÖ ve PKK gibi terör örgütlerinin Avrupa´da boy göstermeleri çözüme kavuşturulamamış önemli bir husus olarak hala gündemi işgal etmektedir. Önümüzdeki dönemde bu tip göçmenlere yönelik ırkçı motifli eylemlerin ve ötekileştirici bir tavrın olmaması en büyük temennimiz. Milyonlarca göçmen artık Avrupa’nın asli unsuru haline gelmiş bulunmakta ve bu ülkelere büyük katkılar sağlamaktadır. Ayrıca Avrupa ülkelerinde sıkça gündemi meşgul eden güvenliğin sağlanması için özgürlüklerin kısıtlanması meselesi de sağlam bir zemine oturtulmalıdır. 2019 ve ondan sonraki yıllar için -toplumu yönetenler ve toplumun kendisi- en önemli soru şudur: “güvenlik mi daha ağır basmalı, yoksa özgürlük mü?”. Ancak özgürlüklerin kısıtlanması daha güvenlikte olacağımız anlamına gelmez. Bireylerin demokratik hareket alanlarının daraltılması, daha güvenlikli bir ortam sağlamaz. Avrupadaki karar alma mekanizmalarının bu bilinçle hareket etmesi gerekmektedir.”