Derdi ‘baş’ olmak olanların hezimeti

 

Fatih Zingal herkes kendisini Almanya’da katıldığı tartışma programlarından tanıyor. Kendisi “Göçmenler için alternatif” partisini kurdu ve AB parlamentosu seçimlerinde aday olduğunu da açıkladı. Ancak arada bir pürüz vardı. Partinin seçimlere katılabilmesi için 4 bin imza toplaması gerekiyordu. Parti kuruluşunu açıkladığı gün sosyal medyada takipçileri “yürü be”, “aslansın” veya “sana tam destek” gibi yorumlarla 10 bin’den fazla destek mesajları attılar. Ama yine de 4 bin imza toplanamadı. Demek ki neymiş? İşlet öyle sosyal medya gazıyla olmuyormuş. Şimdi burada kolaycılığa kaçıp vatandaşları ilgisizlikle suçlamak çok yanlış olur.

Neden mi?
Şöyle: Fatih bey Almanya’yı karış karış gezip partisini tanıtmış mı? Hayır.
İnsanların kendisine neden destek çıkması gerektiğini anlatmış mı? Hayır.
İnsanlara kendini tanıtmış mı? Hayır.

Peki ne yapmış?

TV programlarına katılmasıyla kazandığı popülariteyi kullanarak “biz parti kurduk, bizi destekleyin” demiştir sadece. Kaldı ki katıldığı tv programları Türk toplumuna ne gibi bir fayda kazandırdı? 5 kişiye karşı çıkarak kanalların yaymak istediği algı oyununun figüranlarından oldu sadece. Kazanan tv kanalları ve kendisi oldu. TV kanalları amaçladığı algıyı bi güzel yaydı. Kendisi de Türk toplumu arasında meşhur oldu. Ama topluma hiç bir faydası olmamıştır o programların. Hatta tam aksine.

Katıldığı programlarda bizler Almanya’ya aitiz deyip sadece azınlıklara hitap eden bir parti kurmak da ayrıca bir çelişki. Neticede bu işler de sosyal medya gazının gerçekte karşılığı olmadığı ayan beyan ortaya çıktı.

Yeterli oy toplayamayan diğer bir parti ADD oldu. Parti başkanı daha önce istifa etti. Yeni parti başkanı olan Avukat kafasını dolaplara vururken kendini kayıt edip sosyal medyada paylaştı. Ciddi psikolojik sorunlar yaşadığını işaret etti. Netice de onlarda bir sosyal medya balonuydular ve balon patladı.

“BIG” İŞ BAŞARDILAR

Seçimlere girmeyi başaran tek parti BIG oldu. Sebebi de gayet net.

Başkan Haluk Yıldız yönetimindeki parti teşkilatlanmaya önem veriyor. İl, ilçe teşkilatları kuruyorlar. İnsanlara dokunarak üye yapıyorlar ve hep sahadalar. Yerel yönetimlerde belediye meclis üyeliği gibi pozisyonların önemini çok iyi biliyorlar ve insanlara da anlatmayı başarıyorlar. AB Parlamentosu seçimlerine katılabilmek bu hummalı çalışmaların meyvesidir.  Demek ki neymiş. İş baş olmakta bitmezmiş, ekip olunduğunda başarı gelirmiş.

YENİ ZELANDA SALDIRISI
Öncelikle şehadet şerbeti içen şehitlere Rabbimden gani gani rahmet diliyor, geri bıraktıkları acılı ailelerine sabırlar diliyorum.

Son iki yazımda geleceğin Müslümanlar için çok zor olacağını yazmıştım. Yeni Zelanda’da gerçekleştirilen terör saldırısı bunun en net belgesidir. Şimdi dünyanın bir diğer ucunda oldu diyenler olacaktır. Onlara şunu hatırlatmak isterim. 2017 yılında Müslümanlara ve Camiilere 1000’den fazla saldırı gerçekleştirildi Almanya’da. Bizler de hep illa birisinin ölmesi mi gerek diye haykırmıştık. Müslümanların yılda 1000’den fazla saldırıya maruz kaldığı Almanya’da böyle bir terör saldırısı gayet mümkün!

Yıllarca sürdürülen algı oyunları meyvelerini veriyor ve yine Müslümanlar katlediliyorlar. Medya, terör saldırısı tanımını kullanmamakta   büyük bir itina gösteriyor. Çünkü yaptıkları iş İslam düşmanlığını körükleyen yayınlarıyla o caniyi de kendilerinin eğitmiş olması oldu. Camilerin güvenlik önlemlerinin daha da arttırılması artık şart oldu. Bu işin şakası olmaz.

Selametle

Yücel Yazıcı