FRANKFURT – Diyanet İşleri Türk İslam Birliği (DİTİB) Genel Başkanı Kazım Türkmen ve Hessen DİTİB Eyaletler Birliği Başkanı Salih Özkan yayınladıkları ortak bildiride, Hanau’da gerçekleştirilen terör saldırısı sonucu derinden sarsıldıklarını ve dualarının katliama uğrayanlarla birlikte olduklarını belirtti.
Açıklamada şu ifadelere yer verildi: “Kanlı Çarşamba sonrası Hanau’da artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacak. 10 suçsuz insan katledildi, birçok kişi de yaralandı. Ancak psikolojik, duygusal ve toplumsal yaralar daha derin. Bu elim olay göçmenleri ve Müslümanları derinden etkiledi. Sağ terör hareketinin kurbanı olan genç insanları ebediyete uğurluyoruz. Son yıllarda Almanya’daki Müslümanlar ve camiler için yaşam ortamı artık dayanılmaz bir hal aldı. Siyasal ve toplumsal arenada fikir özgürlüğü bahanesi altında, ırkçı ve Müslüman karşıtı söylemler propaganda malzemesi yapıldı. Cami dernekleri ve Müslüman dini cemaatler sürekli bir şekilde, Müslümanlara ve yabancılara yönelik sözlü saldırıların bir süre sonra eylemlere dönüşebileceği uyarısında bulundu. Müslüman kuruluşlar, yaklaşmakta olan felaketi önceden gördü, ancak kendilerine ne kulak verildi ne de yaşanan olaylar sonrası onlarla yeterince dayanışma sağlandı. Bu olay bizleri Mölln ve Solingen’de yaşanan kundaklama faciasını hatırlamamıza vesile oldu. Bu olayların öncesinde de pek çok toplumsal ve siyasal tartışmalar yaşanmış ve bütün bu tartışmalar, maalesef tamamı göçmen ve Müslüman olan suçsuz insanların sağcı terör saldırıları sonrası katledilmeleriyle sonuçlanmıştı. Geçtiğimiz hafta yaşanan bomba ihbarları serisi akabinde Hanau’da meydana gelen bu olay, toplumsal raydan çıkışın en hüzünlü zirvesini oluşturuyor. Bu, bize yaşadığımız toplumda bir şeylerin kötüye gittiğini gösteriyor. Bu, aşırı sağa karşı uzun zamandır kör ve sağır kalındığını, gösterilen tepkilerin ise yetersizliğini ortaya koyuyor. Bu, ırkçılık ve İslam düşmanlığının gündelik bir vaka haline dönüştüğünü, göçmenlerin ve Müslümanların sürekli düşman olarak hedefe konulduklarını ve saldırıya uğradıklarını gösteriyor. Ve aynı zamanda da toplumsal tartışmaların yanlış yapıldığını ortaya koyuyor.