DİRENME! KABUL ET! DEĞİŞ! DEĞİŞTİRMEYE ÇALIŞMA!

Hayatın anlamı ve anlama arayışı insanoğlunun en büyük problemidir. Büyük acılar varlık sancısıyla huzura kavuşmaya hasrettir. Gönlüne düşecek bu güzel duygular zamanla sözlerine, akabinde de bedenine hakim olmalıdır. Aksi takdirde bu sancı insanı bitmeyen acı içinde bırakır.

Korana günlerinin bana verdiği en büyük hediyelerden biri uzağı yakın yapmak oldu. Dört hafta sonu evimden cinsel terapi eğitimimi de aldığım, bilgisini ve tecrübelerini cömertçe paylaşan Cem Keçe beyden, Duygusal Şema Terapisi ve Çözüm Odaklı Kısa Süreli Psikoterapi, Varoluşçu Psikoterapi-Logoterapi ve Mindfulness ve Kabul Temelli Psikoterapi eğitimlerini aldım. Anlam arayışı içinde olan 20. ve 21. Yüzyıl düşünürlerinin çıkmazını bir daha gördüm.

Hayatın ne şekilde yaşandığını değil, nasıl yaşadığını dikkate alıp gözlem üzerine yol haritası çizen Varoluşçu Psikoterapi ve Kabul Temelli psikoterapinin ana konuları, öncelikle danışanın dünya içinde varoluşun anlamını ve hayatına anlam katan değerleri bulmasına destek olmaktır.

Hayatının sorumluluğunu üstlenmek üzerine bina edilen bu iki terapi metotları benim hayat anlayışıma eksikleriyle beraber uygun geldi. Lakin diğer iki psikoterapi eğitimlerinde geçmişin etkisi ile kaderci bakış açısı oluşması dikkat çekici oldu. Çoğunlukla yaşanılanların bileti geçmişte yaşananlara, büyüdüğü ortama ve topluma kesilmekle suçu başkasına atmak üzerineydi.

İnsan çevresinden ve çevresindeki insanların yanında kendisiyle kurduğu ilişkilerden etkilenir. Arayışı ise ideal bir dünya içinde mutluluk hayalleridir. Bu hayallerle içinde bulunduğu ortamı ve imkanları görmez. Güzelliklere kör ve sağır olabilir. Sevdiklerini ve elindeki nimetleri ise ancak kaybettikten sonra fark edebilir.

Halbuki insan hayatın gerçeklerini kabul edilip, bu gerçeklilik üzerine hayal dünyası oluştursa daha yaşanılır bir hayatı olacaktır. Bu oluşum ise ancak elinde olanların fark edilmesiyledir. En büyük farkındalık da akıl ve bu akıl ile yapabileceklerimizdir.

Aslında insanın içinden geçen duygular her zaman güzelliklerdir. Rahman bu durumu bizim içimize ilham etmesi olarak belirtir. İyilik yaptığımızda sevinmemiz, kötülük yaptığımızda üzülmemiz bu vahyin ürünüdür.

Bu iyilik güdümüzü, içimizdeki gücü fark etmemiz bizi etkinleştirir. Bu duygumuzu devamlı iktidarda tutmamız iç huzurunu yakalamış olmamızdır. Aksi takdirde her zaman git-geller içinde kalınacaktır.

Acı ve ölüm ikilisi bizim en büyük hocalarımızdır. Bu bilgi bizi hayatımızın ve ölümümüzün tek sahibine götürmelidir. Aksi takdirde devamlı arayışlar içinde olunacaktır.

Benim kanaatime göre ölüm ve hayatın kimlerin daha güzel işler içinde olduğunun görülmesi, böylelikle sınanmak için olduğu inancı, anlam arayışının cevabıdır. Bu güne kadar aksini iddia edenler, anlam arayışı içinde kaybolmuşlar, kendi kendine yeteceği kanısına varmışlardır.

Uğruna ölümü göze alabileceğimiz hedefimiz yoksa yaşamamızın ne anlamı olabilir?

Ölümü hiçlik olarak algılarsak hayatımızdan zevk alabilir miyiz?

En çok sevdiklerimizin ölümünde, onları tekrar görememe duygusunda gönlümüze ferman dinletebilir miyiz?

Eğer ötelerde kendimize karşı yapılan haksızlıkların cezasını alacakları inancı olmazsa, içinde durmadan büyüttüğümüz intikam ateşini söndürebilir miyiz?

Her şeyi yapabileceğimizi düşünürsek, gücümüzü sonuna kadar kullanmamıza kim engel olabilir?

Bizler yalnız doğduk, yalnız da öleceğiz. Lakin yaşarken yalnız değiliz. Devamlı iletişim içindeyiz. Geleceğe ve çevremizdekilere karşı devamlı ya kaygı ile ya da endişe ile bakarız. Kaygı halimiz bizi daha diplere çekip hasta eder. Lakin endişe etmemiz tedbir almamıza sebeptir. Tedbiri elden bırakmamak, geçmişimizi, yaşadığımız anı ve geleceği iyi analiz etmekle olur.

Seçimlerimiz ve eylemlerimiz bize aittir. Yaşadığımız hayatın bize sunduğu imkanları değerlendirmemiz ancak görmekle, düşünmekle, başımıza gelen felaket gibi gördüğümüz musibetleri hayra yormakla olacaktır. Zira kabul ederek özür dilememizle, daha iyisini yapma gayretimizle güzel hayat bizi beklemektedir.

Direndiğimiz her yaşanmışlık ise, bizi hasta ederken ölüm acısını tekrar tekrar yaşatır.

Hasılı kelam, bizler önce isyan edebilir kabul etmeyebiliriz. Lakin yaşadıklarımızı kabul etmemiz, varlık sorularının cevabını bulmamıza geleceğe umutla bakabilmemize sebeptir. Aksi takdirde mütemadiyen direnecek ve sonunda hasta olacağız. Böylelikle iyileştirme gayreti içine de girmeyeceğiz…

Aile Danışmanı: Asiye Türkan
www.ailedanismani.de