Ne güzel! Yeni bir dünya düzeni, Daha ne istiyoruz!?

Yeni bir dünyada, yeni bir dünya düzeninde uyan!mışız. Düşünce özgürlüğünün; iliklerimize kadar işlediği, demokrasinin; keyfi olarak başımızın üzerinde dönen giyotin bıçağı gibi kullanıldığı bir düzen. İnsan haklarının; güçlü ve hakim olanlar tarafından kendilerine yontarak dağıtıldığı bir düzen. Sevgi ve saygının; şan, şöhret, para, makama verildiği, anne baba eş dostun hatırlamadığı kaos ile beslenen bir düzen.

Makam ve rütbelerin; liyakata değil de, sadık ve sözden çıkmayan emir erlerine verildigi bir düzen. Böyle dünyada yaşıyoruz, ve halâ Allahımıza şükredelim demiyoruz.! Nankörüz kardeşim bizler nan kör üz! iyilikten de anlamıyoruz. Hatta; ne olmuş, yani insanlık paramparça olmuşsa? Ne olmuş, aileler darmadağınsa? Ne olmuş, sanki insani ilişkiler bitmişse? Ne olmuş, sevgi saygı kalmamışsa? Ne olmuş, birlik beraberlik bitmişse? Ne olmuş? Katiller, teröristler, dolandırıcılar, düzenbazlar; insanlığı öldürüyor, öldüremediğinin de hakkını yiyorsa, ne olmuş yani? Onun bunun uşaklığını apolet gibi omuzlarımızda gururla ve onurla taşıyorsak, ne olmuş yani?

Haksızlık karşısında susmak; dilsiz şeytanlıktan çıkarılıp eyvallah deyip biat etmenin , Cesaret; fevriliğin, ikram; israfın, kanaat şükürsüzlüğün; takdir ve tebrik; yağcılığın, sade ve düzgün olmak; pasifliğin, yerini almışta, ne olmuş yani? Ne olmuş? Artık; bu yeni düzene ayak uydurmayanların bu dünyada yeri yok! Yok efendim açmışız, yok efendim alış veriş yapamıyormuşuz. Hikaye bunlar. Bunlar yerden göğe kadar yalan! Sabahtan akşama kadar yaptığımız dedikodularla, kardeşinin etini yiyen hiç aç olur mu? En küçük menfaat karşılığında en yakınını bile satan, alış verişten mağdur olur mu? Yok yok biz adam olmayacağız, şükretmesini de gerçekten bilmiyoruz. Ya adam gibi bu düzene uyacağız ya da asosyal asosyal varlıklar, insanlar olacağız. Șükredecegimiz yer de, bir de şikayet mi edeceğiz. Ne ayıp, ne ayıp! “Yediğimiz midemizde yemediğimiz aklımızda” daha ne istiyoruz? Yiyemediklerimiz, giyemediklerimiz mi? Gözümüze dizinize dursun.. Nankörüz.

Hayal kurmak için bize verilen bu nimetlerin, farkında bile değiliz. İnsanlar bunu yaşamak ve öğrenmek için, taa Hindistan’a hint fakirlerinin yanına ders almaya gidiyor. Bizim ayağımıza gelmiş bu fırsatı nankörlükle elimizin tersiyle, bir de istiyoruz. Ne ayıp, ne ayıp! Obezite insanlığın sağlık problemi olmuş, biz beslemekten bahsediyoruz, çok ayıp.! Bugün Cum’a, cuma mesajlarımızı yazmışız, ee görevide bu günlük tamamlamışız. Cum’a ya gidemiyoruz ne demek, normale dönsün herşey tabi ki gideceğiz. Biliyormusunuz Corona denilen bir illet bizi, herşeyden mahrum etti, ibadetimizden de alıkoydu. Hayır, bahane değil. Hatta şahane de oldu! Olsun, mazeretimiz var. Allahımıza şükredelim, bizim bahanemiz var. Ya inanmayanlar ne yapsın? Onların bahaneleri bile yok.! Gerçi inanmayanların böyle bir derdi de yok. Onlara dünya zaten her haliyle güzel. Biz mi? Artık biz öldü, biz de yok. Gerçi yeni dünya düzeninden önce de varmıydı, tartışılır.

Peki, ne mi var? Ben var, sen var. Böyle bir düzende Biz mi kalır. eniyisi yaşadığımıza şükredip, etliye sütlüye dokunmadan yaşamak. Bu nasıl bir söz mü? Yaşadıklarımıza bakıp sorularımıza öyle cevap bekleyelim. Hz. İsa’nın Aleyhisselamın ifadesiyle “İlk taşı; hiç hata yapmayan, hiç günah işlemeyen atsın” Șimdi de niye Hz. İsa Aleyhisselam’dan birsöz? Bizim peygamberimize ne oldu, ya da bizde de ne güzel atasözleri var, niye onlardan biri değilde bu söz sorusu geliyor aklımıza, degil mi? O aklıma geldi, onu yazdım. Niye Hz. İsa Aleyhisselam da bizim değil mi? Biz demeye alışmışız ya, yine biz dedim. Hata ettim..

Sözüm meclisten içeri!!!

RECEP ATEŞ