Bu yazımda aşağıdaki diyalogları okuyucularımla hiç sansürsüz paylaşıyorum. Sadece kişileri açıklamamak adına kursiyerlerimi sizlere isimleriyle değil, baş harfleriyle aktarıyorum.
Diyaloglar Türkçe sınıfımla olan ilk dersimden.
Hepsi gelmiş , kalem ve defterleri hazır, meraklı gözlerle bana bakıyorlar… Yaşları 20-52 arasında olan 14 kişilik bir sınıf. Kendimi tanıttım, sonra hepsine tek tek neden Türkçe öğrenmek istediklerini sordum.
J. : Genç bir Alman hanım, masanın arkasında oturduğundan hamile olduğunu önce fark edemedim. ” Benim eşim Türk, 5 ay sonra bebeğim olacak, şimdiden Türkçe öğrenmem gerekir diye düşünüyorum”.
T: Mühendis, 42 yaşında, eşi Rottweil doğumlu .”Eşim Türk”.
N. : Tübingen Üniversitesi, Hukuk Fakültesi, 5. sömestride öğrenci kendisi. Babası Türk.” Bana evde hiç kimse Türkçe öğretmeyince, ben de gidip bari kendim Türkçe öğreneyim dedim ve bu akşam buraya geldim ”
J: Cıvıl, cıvıl bir kız,30 yaşında. “Nişanlım Türk ,neden bu cümle böyle diye sorduğumda bana grameri anlatamıyor, sadece – bu böyle- diyiyor.”
U. ve F. : Baba ve oğul. ” Eşim Türk , 12 yıldır Türkçe öğrenmedim , ama şimdi oğlumla birlikte kursa yazıldım. Benim evdeki adım ” Ulvi ” diyor, hepimiz gülüyoruz. Baba ve oğlu derste yanyana oturuyorlar.
Benim için çok hoş bir tablo.
S: “Eşim Türkiye de ev almak istiyor, tatilde Türkiye’deydik.” İki çocuğu ve iki torunu var.
Bu insanları akşamın köründe Türkçe öğrenmeye sevk eden iki duygu var bence : Duygunun birincisi SEVGİ , diğeri de sanırım sevdikleri insanın ve o insanın ülkesinin diline duydukları SAYGI.
Çoğunun yolları hayatlarında bir Türk ile kesişmiş, sevmişler birbirlerini, dillerini bilmeden anlaşmışlar, yuva kurmuşlar , kararlar vermişler birlikte olmaya.
Bu güzel insanları kaybetmemek adına ben de akşamları onlarla birlikte dersteyim.
Şimdi bu satırları okuduktan sonra anne ve babası Türk olan bazı çocuklar halen Türkçe konuşamıyorlarken, J. ‘nin karnındaki 4 aylık bebeği ile Türkçe öğrenmesinin yorumu size bırakıyorum.
Ein gutes neues Jahr. – Yeni yılınızı canı gönülden kutlarım.
Saygılarımla
Dr. Zeynep Göğüş