BEYNİNİZE YAPTIĞINIZ KÜÇÜK DOKUNUŞLAR, HAYATINIZA ESTETİK KATAR
Yine öğrenmek ile satırlarıma başlamak istiyorum:
Öğrenmek aslında en kaba şekliyle bir tekrar, yenileme/yineleme mekanizmasıdır. Önce hiç bilmediğiniz “bir şey” ile tanışıyorsunuz, sonra onu “anlamaya” başlıyorsunuz , sonrasında da unutmamak için “tekrarlıyorsunuz” veya pratikte uygulamaya ve onu daha az hatalı olacak şekilde “geliştirmeye” yani profesyonel dilde çok kullandığımız terimiyle “ optimizasyon çalışmaları” ile devam ediyorsunuz.
Konuyu biraz daha basitleştirirsek: Elinize bir keman veriliyor, önce kulağı tırmalayan sesler çıkartıyorsunuz, sonra her gün belirli sürelerde çalışarak o sesleri dinlenebilir ve – tekrar aynı kalitede sunulabilir – hale getirip, ilerleyen safhalarda da konser bile verebilecek hale gelebiliyorsunuz. Veya başka bir örnek: Maça çıkmadan önce futbolcuların -disiplinli olarak- antrenman yapmaları gibi. Teoride maça önce beyninizde başlıyorsunuz, sonra hocanızın verdiği taktikleri yeri geldiğinde maçta oynuyorsunuz. Amaç belli: Gol yememek ve gol atmak ! HAYATDAKİ MAÇLARDA ÖYLE DEĞİL Mİ?.
Bu noktada psikolojik açıdan size destek olabileceğine inandığım birkaç kopya vereceğim:
1-Yeni olan hiçbir konuya “PROBLEM” olarak yaklaşmayın. İnsan psikoloji gereği “Problem” kelimesi depresif ve iticidir. YENİ BİR KONU -sadece bu kadar – Problem kelimesi iptal! .Unutmayın kendiniz ve çevreniz için güzel ve doğru kelimelerle düşünüp, güzel kelimelerle konuşursanız hem siz hem de çevrenizle olan diyaloglarınız güzelleşir. TATLI DİL YILANI BİLE DELİĞİNDEN ÇIKARMAZ MI ?. Tatlı bir dille düşünün, tatlı bir dille kendinizle konuşun, bu çok da zor bir şey değil. Türkçemiz de buna fazlasıyla LAYIK. Aşağıdaki 4 cümlede de eylem aynı fakat dil farklı:
1.Cümle: Bana su versene!
2.Cümle: Bana su getirir misin lütfen?!
3.Cümle: Bir bardak su rica etsem senden ?!
4.Cümle: Evladım , bana su verir misin ?!
Şimdi size sormak isterim: Hangi cümleyi duymak isterdiniz?. Herhalde ilk cümleyi değil. Ama belki de en çok duyduğunuz ilk cümle gibi cümleler değil mi ?
Unutmayın, diliniz sizin kalitenizin bir kriteridir ve yaşam boyu sizin ayrılamayacak da bir parçanızdır. Yapmacık olmayın, doğal, içten ve güzel ifadelerle eylemlerinizi gerçekleştirin derim şahsen.
Dilinizdeki saygı bana göre iç dünyanızda karşıya duyduğunuz sevgi ile orantılı olan bir dışa vurum şeklidir.
2-Bir problem var ise bir ÇÖZÜM de mutlaka vardır. Çünkü hayat YENİ KONULARI ÇÖZÜMLEMEK üzerine kurgulanmıştır. Her çözülen probleme bir süre sonra ALIŞILIR, çünkü yerine yeni bir konu gelir. Fakat çözülen problemin getirdiği TECRÜBE yeni konuların çözülmesinde size bu kez destek olur. Ne kadar yeni konu ile karşılaşıp çözerseniz o kadar hızlı, düzgün ve emin adımlarla pratikte ilerlersiniz ve kalıcı şoklar yaşamazsınız… EGZERSİZ MESELESİ !
3- Sevmediğiniz konuları ötelemeyin, tam tersine onlara öncelik verin. Neden mi?: Sevmediğiniz bir konuya öncelik verdiğiniz ve onu hallettiğiniz takdirde geride kalan zamanı daha huzurlu ve eski bir sıkıntıdan kurtulmuş olarak daha lezzetli yaşarsınız. Bunu yapacak motivasyonu her zaman bulamayabilirsiniz ama bu yaklaşım tarzı ile davranırsanız inanın hem zamansal hem de ruhsal açıdan özgürleşirsiniz ve çevrenizdeki kişileri de beraberinizde özgürleştirirsiniz. Mesela sevmediğiniz Matematik dersini başınızdan attığınızda yada gözünüzde büyüttüğünüz dolapların içini düzeltmeyi yapıp bitirdiğinizde nasıl mutlu oluyorsunuz, ne kadar rahatlıyorsunuz, bir düşünsenize….derin bir “Ohhh “ !!
4-Haftalık dersleri/ konuları hafta içinde tekrar edin, en kötüsü hafta sonunun bir kısmında bunu yapın, geri kalan zamanda da tamamen kafanızı ve vücudunuzu nadasa bırakın …taşırmayın günleri birbirine !
5-Risk analiziniz her zaman için olsun: doğum günü kutlamaları, kaloriferin çalışmaması, doktor, hastalık gibi konular hepimiz için geçerli maalesef.
6-Anne ve babalara: ÖDEVİNİ YAPTIN MI ? sorusu içi boş bir soru. Alacağınız cevapları hemen size sıralayayım:
YAPTIM
YAPICAM
YAPARIZ
ÖFFF HEP AYNI SORU
VEYA YAPMADIĞI HALDE YAPTIM türü bir şey olacaktır.
Sorunuzu şöyle sormayı deneyin: Matematikteki iki bilinmeyenli denklemleri ne yaptın, sıkıntı var mı?. Peki acaba siz iki bilinmeyenli denklemler konusuna hakim misiniz?. Hakim olmak zorunda da değilsiniz tabii ki. Peki o zaman çocuğa nasıl yardımcı olacaksınız ? İşte bu noktada ailenin yol göstericilik rolünün devreye girmesi lazım. Bence sorun çıkaracağını tahmin ettiğiniz konuların/ derslerin bir listesini yapın, bu konuları zamanında çözebilmek için de bir takvim yapın kafanızda, her şey son anda olmuyor ne yazık ki. Örneğin Matematikte 5 olan bir notun 3-4 seviyesine yükselebilmesi için -profesyonel bir destek olduğu takdirde bile – en az 6 ay gerektiğini biliyor musunuz?!
7- Ders çalışma saatleri, yemek saatleri, uyku saatleri düzenli, disiplinli ve efektif olmalıdır. Ders çalışırken yemek yenmez veya televizyon seyredilmez. Aile prensiplerinizin mantıklı ve uygulanabilir olması gerekir. Yemek sofrasında sadece ailenizin bireylerine ve bireyleri ilgilendiren konulara zaman ayırın. Kutsal saatleriniz olsun!. DOKUNULMAZLIK katın bazı kavramlarınıza !
Anormal derecede hızlı ve çarpık gelişen sosyal ilişkiler, kontrol edilemeyen dünyalar, eğitim sistemlerinin zamanı yakalayamaması, yaşadığımız yüzyılda yaşanan ruhsal, toplumsal ve ekonomik göçükler çocuk ve gençliğin yapılandırılmasında anne ve babaların rolünü artırırken bir taraftan da ne yazık ki azaltıyor. Böyle zor bir alanda başarılı olabilmek çok ama çok zor.
Bilmediğiniz alanları öğrenin, okuyun , araştırın ve danışın lütfen.
VE
Bilmediğiniz alanlardan korkmayın !
AMA
TARAFSIZ OLAN DOĞRUYU ÖĞRENİN !
ASLA UNUTMAYIN: Bilirseniz mücadele edebilirseniz! Bilmezseniz sadece korkarsınız ve çözümden de hızlıca uzaklaşırsınız .
Tebessümle noktalamak isterim satırlarımı: Beyninize yaptığınız estetik ameliyatlar ücretsizdir ve doktor gerektirmez, ameliyat karar ile başlar ve uygulama ile bir ömür boyu devam eder. Ne yazık ki tüm ameliyatların vazgeçilmez bir kuralı vardır: Bir kez narkoz almak şart, yoksa ameliyat başlamaz.
Dr. Zeynep Göğüş