Geçtiğimiz aylarda gerek yöneticiler olsun gerekse onları eleştiren veya taktir eden vatandaşlara seslenmek istedim.
Olumlu veya olumsuz tepkiler aldım almasına da. Hiç kimse benim yoğurdum ekşi demiyor.
Varılmak istenilen nokta neydi biliyormusunuz? Önce insan olmak ve doğru ile dürüstlük arasındaki çizgide yürüyebilmek.
Haddime değil ama değip de bu yazıları kaleme almıyorum. İnanın sizin bu sesiniz olmak için elimden geleni yapmaya çalışıyorum.
Laf gelmişken söyleyeyim dedim. Yeri geldi mi konuşmayı biliyor ve rahatlıkla insanları rencide edici kelimeleri art ardına sıralayabiliyoruz maalesef. Kimse bu yazdıklarımdan gocunmasın.
Yöneticilere sesleniyorum. Tabii ki size aktarılan problemlerle sürekli karşılaşıyorsunuzdur. Üyelere veya vatandaşlara neler söylüyorsunuz? Onlara seslendiğinizde kendinizi ifade edebiliyormusunuz? Bunlar çok önemli unsurlar.
Genel anlamda yazıma devam etmek istiyorum.
Yöneticiler fahri ve gönüllü olarak var olan sizlerin o makamlardaki temsilcilerinizdir.
Gelin bir de yöneticilerin gözüyle bakalım olaylara.
Tabii ki herşey güzel görünüyor dışarıdan ama öğle değil be kardeşim.
Ben de yöneticilik yaptım. Onları anlayabiliyorum.
Bakın kısa bir anekdotumu paylaşayım sizlere.
Kaleme aldığım yazılarımı okuyan gönüllü yöneticilerden biri bana öz eleştiride bulundu ve geçen yazımda paylaştıklarımı dile getirdi. ‘Bir de bizim gözümüz ve ruh halimizle olaylara bakın’ dedi. Ben de bunu gerçekten enine ve boyuna düşündüm ve kaleme almaya karar verdim.
Evet. Biliyormusunuz ki? Gönüllü yönetici vatandaşın bir sorun yokken ve de birçok şey yolundayken birden, evet ilk başta evde yani aile içinde, işte, dernekte ve arkadaş çevresinde birçok sorun ile karşılaştığını.
Onların nasıl bir gönüle sahip olduklarını varın siz düşünün.
Onların gönlü geniş değil mi? Yok be arkadaş..
Bu çerçevede her topluma, ailesine ve de arkadaş çevresine daha uyumlu olabilmeleri noktasında ne kadar zorluklar çektiklerine ben şahidim.
Onların gerçekten bazı travmalar atlattıklarını, psikolojileri bozuk olanların ise diğer bir taraftan güçsüz hissettikleri zamanlarda destek almak için psikolojik destek aldıklarını varın siz düşünün.
Vay vay da vay. Bir de çıkıyorsun kardeşim. ‘Bunlar hiç çalışmıyor. İşlerini yapmıyor veya da ne biçin yöneticiler. Suratımıza bile bakmıyor. Yönetici olmuş yükselmiş’ gibi hitaplarda bulunuabiliyorsun. Olmaz böyle birşey, el insaf ya.
Bunun yanında bazı şeylerin insana hissettirdiklerini, hiçbir söz, para veya taktir karşılayamaz.
Yöneticiler ile vatandaşlar birbirlerine saygı, sevgi, güven anlamında gerekli zamanı ayırıp ‘bizi’ de güçlendirmeleri gerekiyor demeleri lazım.
Birbirlerinin müdahaleci ve kontrolcü olmak yerine birbirlerine karşı saygı ve destekleyici, gelişimini sağlayıcı bir yaklaşım benimsemiş olmaları belki de herşeyi çözecektir.
Bizler hep doğru insanı arıyoruz, doğru insanı bulmak için doğru insan olmalıyız. Sizce de öğle değil mi?
Doğru insan olmak, dürüst olmak değildir sadece. Doğru insan, dürüst olmanın yanında ahlâkın da pekişmesi gerekir.
İnsan onurunu bir kenara bırakın, yöneticiler yeri geldi mi fedakâr yeri geldi mi cefakâr olmuşlardır ve olmaları gerekir.
Bizler hep doğru insanı arıyoruz, doğru insanı bulmaya çalışıyoruz ama önce doğru insan olmalıyız. Benim tavsiyem birlikten kuvvet doğar. Onun için hep beraber birçok güçlükleri aşarız inşallah.
Siz siz olun dernek yöneticilerini yalnız bırakmayın. Onlardan desteklerinizi esirgemeyin. Onları bu gönüllü yolunda yalnız bırakmayın.
Sizlere bu yazımda farklı bakış açısı kazandırmak istedim. Umarım beni anlamışınızdır.
Kalın sağlıcakla..
Mustafa Karaman
BW Post Haber Müdürü